Monday, March 26, 2012

Matt


  Eti eteği eksiğin
neresinden tamamlamağa kalksan
yarım kalmışlığı bitmiyor
neresine dokunsan
sökülüyor yırtık pırtık
yeniden dokuyamıyorum
tezgahıma göz değmiş
söyleşemiyorum
dilim damağımda kurumuş
közleşemiyorum
kapıları kapalı hanla
özleşemiyorum
yıkılmış duvarlar geliyor
üstüne üstüme
kalelerim delik deşik
şahı merdan
ser peşinde
santranç tahtasına dönüşür
tarihsel düttürüm benim

dedi karakedi

uykularını öykülerine bindirip
düşlerini yeniledi
moraran geçmişin
küllenmişliklerini
üfleyip dağıttı

bu ne ağıttı ya rap
bu ne çılgın kavga yeri

kartacalı serdengeçtinin biri
imparatora başkaldırıp
sürdü
kısrağını savaş yerine
filler tutsak olmuş buzlu bayırlara
dağları geçit vermiyor alpin
kış bastırmış
kara yaz üstüne
kar tepeleme geliyor
hannibalde umud
bala sürülmüş baldıran otu
dilim dilim
yalın yalın

ayazı kurumuş
yüzdeki çizgilerde
köle orduları aman vermiyor
gladyatörleri yenik düşmüş meydanlar
sessiz çığlıklar yapışmış aslan yelelerine
romanın yanık etekleri sancılı telaş içinde
sallanıyor arenaları yücelten mermer ayaklar
yıkıldı yıkılacak deye beklenen devr i saltanat
bir türlü yere çökmüyor
diz kapaklarına
yamanmış
yaman
yama
kölelik

rıhtımlara yanaşıyor
afrikanın kara derili gücü
tabur tabur yürüyor
düşmanın düşmanına
asyanın sahteyan derisi

vur ha vur
urun ha urun

çeliğe su veridi verileli
görmedi böylesi direniş
böylesi çarmıha geriliş
böylesi ilaha yalvarış
böylesi ilahi tükeniş
yarılıp da karnı koca kıtanın
yutuverdi
başı kalkan
yüreği ceylan sürülerini

doğunun yakınından trakyadan
şahlanıyor kavganın kıratı
döğüşlerin zanaatı
sanatlanıyor
spartaküste
meydan erlere
deriler yerlere seriliyor

duvarlarına yazılıyor boylu boyunca
romadan kostantinapola
kazınıyor esirler dünyasına
kızıl kara

“Benim olan senin, senin olan benimdir”

biz demeyi öğreniyor
korku sidiğini atanlar
ve
bir kavgadır başlıyorki
bir sevdadır sarıyorki
uzağı yakınlıyorki
varma gitsin
sarma gitsin
sorma yitsin

binlerce yıllık güven güvence
bir mevsimde kora dönüşüyor
eteklerinde vezüvün
napoli yangın içinde
roma endişeli
bekleyişe umud da eklenince
umuda isyan bayrağı yelelenince
deme gitsin
deme
de

bu ne şahlanıştır yarap
şahı al aşağı eder
bu ne dalgalanıştır yarap
gölü tufan eyler
bu ne kalleş vuruş
bu ne sırta hançer
bu ne köle ruhtur
yenilgiyle biter
piyonlaşır
vezirler
reziller

kanları kurur
çarmıha gerilenlerin
çivili ayalarında
ağıtlar asılı kalır gökyüzünü yırtan
fırtınalı akşamda
esirler ordusu
esir alınır
muzaffer roma sokaklarında
çiğerleri aç köpeklere parçalatılır
isyan nisyana dönüşür
nisyan kına sokulur

doğunun vadedilmiş güneşinde
iki dirhem gümüşe satılır yüce insanlık
son lokmaların paylaşıldığı
dost sofralarında

dost sofralarında kelleler satılır
iki kadeh rakıyla
dost sofralarında maskelenir yüzler
iki yüzlü takıyla
dost sofralarında düşman kol gezer
açlık tokluğa yenik düşer
dost sofralarında
düşmanlık pazarlanır

karakedi gerindi
vazgeç, mezelenmeğe değmez dedi
gevezelenmeğe hiç meyletme
sür atını şaha kalksın
taş kaleden öteye
aş kendi sınırlarını
sinir uçlarına hakim ol
sabrı terketme
atmışdört karede gez
izini belletme
sırrına ser ver
sırra kadem basma
sırları dökük aynalara yaslanma
demire su ver paslanma
paslanma
paslan
pas
pas verme
paslanmış yüreklere

ve sürdü
baldırı çıplak son piyonu
kara kareye
kıstırdı şehin şahı
mat dedi
mat
maaatt !

Volkan Kemal

Bu öyküsel düttürü, isyanı umuda dönüştüren, yenilse de eğilmeyenlere adaklanmıştır.
Sizin kaleleriniz, sırçadan saraylarınız varsa; bizim de umuda yürüyen adsız ayaklarımız var!