Monday, March 19, 2012

Havai fisegi



Havai Fişeği

Karakedinin bilmem kaçıncı sığınışıydı bu
gavurlaşmış şehire
tenekeleşmişliği bırakmalıydı
teneke sesliliğin ayarını bozmalıydı
ürkek ayrıldı gecenin sabahladığı köşeden
burnunda istavrit kokusu
gözlerinde buğulu hamsi
limonlu midye dolması
künarlı
parlamış bir rakı kadehi
buzlu düşleri ekleyerek adımlarına
körfezin palamut kokusuna karıştı
kançanağı gözleri

rahattı bu yerde
anakucağı sıcaklığı sarardı heryanını
iskele babalarına inad
dişiliğine hayrandı bu
gavur bozması 
teslim alınmamış kente...

kordona dizili uykulu faytonlar
şarap bakışlı at gülüşleri
sırtı duvara yaslı çöp arabaları
parkeleşmiş
parselleşmiş
sokak eskileri
bit pazarlı
kırpıntılar
kıpır kıpırdı kanındaki yüreği
topçu talimgahı gibiydi
göğüs kafesi..

burnu bir yalının balkonuna kilitlendi
sarmaşıkları ipleyip
aştı parmaklıkları
ne görsün
dondu kanındaki bitleri
irkildi

karşısında bulunca
tüylerine inci
parıltılarıyla bezenmiş
gamzesine mercanlar gizlenmiş

sabah kahvaltısına hazırlanan
bir peri

birde kendisine baktı
sanki
kömürcü cafer ustanın çırağı
baldırı çıplak
nefesi hırtlak
bir deli

korkutmamak için pıstı köşeye
ayaklarını kollarına ekledi
tekledi
yutkunarak uzunca bekledi

şehr-i rumun güzel minik prenssesi
durdurup ızgara sefasını
gözaltından süzerek karakediyi

kimsiniz
ne işiniz 
nede mangalda şişiniz var
yalımda
demedi.

acıyarak haline
bakıp eşkaline
hadi sizde buyrun sofraya
iştahımı açmaya
ufkuma neşe saçmaya
biraz da palyoçalaşmaya
dedi...

şaşıran karakedi
yavaşça doğruldu
kısık sesine
akşamcı nefesine
yıkık fesine
özürler dileyip
arzı endam eyleyip
biraz evvel tazeledim taamı
deyip
kekeledi
keke
kekem
ham hum
şaşkın ördekler gibi tekleyip
selamı afiyet dileyip
attı kendini balkondan
çöp tenekesinin içine..

kahkahalarla boğulma krizi geçiren
prensesin hoşuna gitmenin zevkini tadan
balkona sarkan memelerine hayran
vede ayran ayran
bakan karakedi
düştüğü gülünç haliyle alay etmeyi bildi.
kalaylı bir nükte eklemeyi de..

sevdiğim hurma gözlüm saraylıdır saraylı
gülüşüne hayran olduğum alaylıdır alaylı
alaylı
alay
al
başına püsküllü belayı da belayı..

deyip
ardına yüklenen gözlerin peşi sıra 
sırra kadem bastıda gitti..

günlerdir yemekten içmekten
eğlenip gezmekten
kesilen
prenses
kurdelalarını fırlatıp
dantelllerini yırtıp
örgü örgü düşünür
karakediyi sayıklar oldu..

bir atalet günü
birden körfez karardı
donanmalar suları yardı
top barut
kaç kaçamak
yangın sardı her yeri
kordon boyu daraldı
mızıka
bayrak
tak
taklavat
gavur şehir
bir zamanlığına
azmanlığına
teslim oldu
anamallığına 
güneşi batmayan imparatorun..

kıtalar
makinalar
at arabaları kadanalar
işgale bayrak açtı
yerli dürzü vede
gavvatlar..

tenekeli mahallede değişen yoktu
 nede değiştiren bu makus kaderi !
yüzlerce senedir
hind balkan üzerinden
seyredip
bu sokağa meyledenler
karası akı
tütsüsü takısıyla
acısı
yakısıyla buralıydı
yani
dünyalıydı
dünya
maniki
onikiden vurmuştu şimdi..

sefam olsun dedi sokağın serserisi
sefalar getiren
cefalar götürür
erken öten horaza
hu

barsak dal taşak
sallandı durdu gece boyu
sehbalar kurulmuş
meydanlar 
ağladı
gün boyu

karakedi çaresiz toz duman
yolun sonunu görebildi
sahile seyirtti bir gece
durdu 
o balkonun altında
umarsız bekledi
bekledi
yırtık yüreği
pencereden fırlatılan
bir takım çiğerle tekledi

balkonda bir dişi sulueti
iki kristal
üçlü kahkaha
yatak dolu döl kokusu
miyavlama
miyav

miyavlayamadı

döndü yoları sırtına yükleyip
çıktı ağır ağır
tilkilik yokuşunu

kadifekale
morakaçmış duvarlarını yüzüne örtmekte
utanç alnına ter 
yer yer
dizilenmekte

burcuna tırmandı
elliikilik bir topun namlusuna sığdırdı 
yırtık
pörsük bedenini
ve
fitilledi alevlenen yüreğini
gürledi
ramazan topu
harladı
namlunun ucu
parladı gökyüzü
aydınlandı tüm körfez
havai fişeğine dönüşen karakedi
yağdı
denize
geceboyu
  
Volkan Kemal

Bu şiirsel öykü, yüreğini barutlaştıran havai fişeklere adanmıştır.