Wednesday, April 11, 2012

Babalaşmadan


Ereğini bitirmiş
gereğini yitirmiş
eleğini tavana asmış
kuru kalabalık
hayasız
duyarsız
yularsız
insan sürüsü
geçiyor uygun adım
meydan meydan
ekran ekran
eflatun menekşe
serhoş kemençe
salya sümük
dilli düdük
kepaze

resmi duvarlara yapışmış
sırıtıyor sarımtırak
balmumu heykeller
eriyor gün değmeden
eteklerine
saray kapılarından selamlığa
kapanıyor pencerelerin pervazı
açılıyor
devr-i alem
perde perde
bir oyun başlıyor
arkası dünden kalma
sahneleri yılışık
orospu moru
akıyor yelekleri çanlı
bakışları anlamlı
ensesi gerdanlı
keşanlı
ali

destur deyip soyundu sabah
alaca karanlığın koynuna girmeğe hazır
hazirandan kalma
tutkuları büktü
eğdi
eğirdi
meltemledi
sereserpe gerindi yastığın kızıl yüzü
kamçılanmış kısrak gibi
şahlandı
sarp
şarapnel yırtmış göğsünü
açtı madalyaların soğukluğuna
dindi yaslı anıların ipuçları
yaslandı
tarihsel bir düttürüye
bas bariton
bir arya

esaret kılıcını tepesinden indirmeyenler
timara dağıtılan toprağı bellemeyenler
aşarı salıp yan gelenler
dolu dizgin at oynatanlar
emir verdi
demir kızıla kesti boynunu
namlulaştı
cümle alem
tevekkel tal Allah
deyup
sancak açtı
sınırları yırtılmış
kafkastan
çölleri yanık yemene değin
cephe cephe su dağıtanlar
çanak çanak kan kustular
savaş meydanlarından
sökülüp atılan postallar
nasır yüklü
tayınlar kurtlu böcekli
kursaklar düğümlü dölekli
asker kaçakları işgal etti
tomarları
tumanlar al pençe
sarıkamışda dondu
onsekizine basmayanlar
bölük pörçük
ümmeti saltanat adına
destanlaştılar
ya destur
ya resul-u ekrem
ya habib-ul allah
fatiha
fatihin torunları
tosuncukları

kurtulamadı kabustan
ermenistan
arabistan
kürdistan
acemistan
gürcistan
balkanlaştı
parçalandı rüyalar
diller dilim dilim
yollar kilim kilim
atar damarı çatladı
topladı eteğini küçük asya
büzüm büzüm düzüldü
süzüm süzüm süzüldü
ela gözlü

yenilgilerinden ders almayanlar
yengilere koştu pür telaş
sürgün yerine dönüştü
sofraları sağalmışlar
boyunları vuruldu
birer ikişer kurşuna dizildi
sehpalar kuruldu
rakı masaları üstüne
dualar okundu
mescit mescit
temcit pilavları sunuldu
bağrı yanıklara
kaşığı kırıklara
tepsi tepsi üstüne
başlar
kanlı canlı
endamlı

sürüler geçti
insan kokulu
erdem dokulu
dört köşe
bucak
çöle doğru
sırtlarında haçlarını taşıyarak
yüzler soluk
gülücükler donuk
toprağından sökülmüş nar ağaçları
kızıl açar mı
yıkılan bacadan duman tüter mi
boğazı vurulan horoz öter mi
damarları kesilmiş ayak
şaha gider mi
bilekten kesilmiş el
gül derer mi
güler mı hiç
ağulanmış dudaklar
kan kızılı

çocuklar kaldı geride
sürüden koparılan
karagözlü
üzüm dalı
iğde dudaklı
yırtık donlu
başı bitli
bir deri iki kemik
çocuklar satıldı üçer beçer sarı liraya
hamidiye alaylarına katıldı
ceylan sürüleri
sırtlanlaşmaya
çocuklar sıralandı
mektep
kilise duvarına
beyinleri kurşunlandı
yetimhaneler allandı pullandı
kartpostalla yollandı
ecnebi memleketlere pazarlandı
acemi oğlanlar
parsellendi
toprağın suyuna kenetlendi
ciğer pare

yetim orduları yürüdü seller gibi
yeni cephelere
bir cep leblebiye
cephanelik oldu
yerleşti
namlulara
çekildi tetikler
çekik gözlü
çekme kaşlı
başlar yerle bir edilmeye
yeminlendi
isa
musa üstüne

sağır kulaklılar
yeni sultanlar
bu saltanata ballandı
sallandı sarkaç gibi
demokrasi kılıcı
kelle
yol
vergisi üstüne
katar katar insan siluetleri
yeni sürgüne yollandı

kopuyor yüreğime sığmayan nara
yeter deyesim var
dara çıkasım var
yara gidesim var
sürme çekesim var
zeytin gözlere
yaş olup akasım var
sürülesim var
bir kez daha
ülkesize
yolsuza
çulsuza
yol olasım var
kilimleşip
dokunasım var
tüm renklere
aba olasım var
ana olasım var
dolu dolu
babalaşmadan
 
Volkan Kemal