Monday, July 30, 2012

Lava


 nereden geldiği belli olmayan
bir acuze ulur
başucumda kurt gözlü
can çekişmemi izler
ela
bela
sela verilmeden
ölüm kokusu siner
puslu havaya
nasıl
kimin
vurduğu belli olmayan bir tırnak
izi kalır yüzümde
kansız
izansız
zansız sanıksız
dava masası kurulur
asılır boynuma yaftalar
urgan yetmez
urganlamaya
yargı yeter
yargılanmaya
yar
kargılanır
kapkara

damsız bir izbeye
gökyüzü düşer
sırlarından sıyrılmış
kıytırık
erken bunar geceler
unutulur anıların belleği
sanrılar asılı kalır
kirli duvarlarında
surları yıkık
suratların
süratle iner gözlere sabahlar
bir tabak meze gibi
sunulur
düne kaçmış
uykulardan
dumanaltı olmuşluğum
darmadağın
dara çekilirim

istavrit telaşı
dalgalandırır okyanusları
kelebekleşir
yüreğimdeki korkular
kulaçlarım körelir
süzgeçlerim daralır
kan kusar mavilikler
mercan adalarına sürülür
öfkesi musonların
açlık teknesi hamur yoğurur
gözelerinde pişer umudum
lavaları sönmüş şarkılarda
donar
donsuz bebeler
süt dişleri dökülmeden

nerede duracağı belli olmayan
izmarit suratlı sokaklar yürür
üstüne üstüne kavganın
ateş hattına yaklaşınca
sararır yüzler
hedefi bulunca kırılır dizler
çöker kan izi parkelere
pankartları yırtılmış meydanlar
can çekişir
sloganlaşır manzumeler
mazlumlar
mazgal deliğine dönüşür
kaleleri düşmüş varoşlarda

yeşil bereler maskeler yüzlerini
vur emri verilenler dizilir duvar dibine
kasıklarında hisseder
insan
doğacak ölümün sancısını
mahkum olur adaletine
devletin
devri aleme yazılır
işkenceler
kayıba çıkar adı
kaybedilen mevzilerde
kaskatı
kasvet
kıskavrak boşaltır içini
isyanı
tükenmiş sokaklarda

çöreklenir içimde
zehiri engereklerin
akrep vurmasına dönüşür
dili arıların
baldıran otu vız gelir
tadı damağımda asılı kalan
çürümüş anıların
zakkum olası karanlıklar yırtılsa
sığamam içine
çökerim dibine
kara boşlukların
kapkara
kap
kara
kabına sığmaz taşarım
sönmüş volkanları ateşler
lavalaşırım
lava
lav
silahları yakar
defneleşirim
defne
yeşili
def-i bela

Volkan Kemal

Bu öyküsel düttürü barışa susayanlara adaklanmıştır.