Wednesday, May 21, 2014

Ben hayatımda üç şeyden vazgeçemem.


Ben hayatımda üç şeyden vazgeçemem. Birincisi aşkım Diego, ikincisi sanatım, üçüncüsü ise Komünist Parti. Kimine göre acının simgesi, kimine göre direnişin, kimine göre tutkunun, kimine göre aşkın, kimine göre feminizmin, kimine göre biseksüelliğin, kimine göre devrimin simgelerinden Frida.
Meksikalı ressam Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon, 6 Temmuz 1907′de, Mexico City yakınlarındaki Coyoacan’da doğmuştur. Fakat doğum tarihini, Meksika devriminin gerçekleştiği 1910 olarak söylemiş, yaşamının modern Meksika’nın doğuşuyla başlamış olmasını istemiştir. “Meksika devrimiyle beraber doğdum” demiştir. Bu ayrıntı, onun bağımsız kimliğinin  sosyal ve ahlaki kalıplara karşı koyuşunun, tutkularıyla hareket edişinin, Amerikanlaşmaya karşı Meksikalılığını ve kültürel gelenekleri savunmasının ipuçlarını vermektedir.
Frida Kahlo 4 Yaşlarında
Meksika devriminin çocuğu olan Frida, yaşamı boyunca bedeninde ve ruhunda dolaşan acılarla yoğrulmuş isyan ateşini resimlerine yansıtır. Ama, bu resimlerini sanat sermayesinin kataloglarında görme imkanı bulamazsınız. Resimlerinde dik duran başına rağmen yoğun olarak hissedilen acının nedeni çocukluk yaşlarına dayanıyor. 6 yaşındayken çocuk felci geçirmesiyle başlıyor hikayesi. Aylarca babası bakıyor Frida’ya. Geçirdiği çocuk felci nedeni ile bir bacağı gelişmiyor ve Frida “tahta bacak Frida” oluyor. Zorlu geçen çocukluk yıllarından sonra tıp eğitimi alır Okul’daki yılları onu, dönemin kültürel ve politik havasına çok yakınlaştırır; sanat, edebiyat, özellikle babasının yardımıyla Alman felsefesini irdeler. Daha sonra anarşist bir edebiyat grubuna dahil olan Frida, bilmediklerini öğrenme hırsıyla kitaplarla arkadaştır. Giderek politik bir kimliğe bürünen Frida, 17 yaşında Komünist Gençlik Birliği’ne üye olur. 18 yaşında ise hayatına damgasını vuran tramvay kazasını geçirir. Kahlo’ nun bütün hayatını derinden etkileyen kaza, 17 Eylül 1925′te, erkek arkadaşı Alejandro Gomez Arias ile birlikte otobüsle okuldan dönerken gerçekleşir. Bindikleri otobüs, bir tramvayla çarpışır ve çok sayıda kişi ölür. Alejandro Arias Gomez, trenin çelik çubuklarından birinin, Frida’nın leğen kemiği hizasında, bir  tarafından girip, diğer tarafından çıktığını anlatmıştır.
Ambulans gelip de Frida hastaneye götürüldüğünde, doktorlar, omurgasının, bel bölgesinde üç noktadan kırıldığını, köprücük kemiği ile üçüncü ve dördüncü kaburgalarının da kırık olduğunu gördüler. Sağ bacağı on bir yerden kırılmış, yerinden oynamış ve ezilmişti. Sol omzu çıkmış, leğen kemiği de üç yerden kırılmıştı. Çelik çubuk karnının sol tarafından girip cinsel organından çıkmıştı. Doktorlar, tekrar yürüyebileceğinden, hatta yaşayabileceğinden bile şüpheliydiler. Onu parça parça bir araya getirmeleri gerekiyordu. 32 defa ameliyat olan Frida’nın çocuk felci nedeniyle özürlü olan sağ bacağı kesildi.
Kızıl Haç Hastanesi’nden tam bir ay sonra, 17 Ekim’de ayrıldı. Taburcu edilmişti, ama aylarca evden çıkamayacağı düşünülüyordu. Resimle olan samimiyeti, resmin içinde kayboluşu, resmin onda doğuşu tamda o günlerde başlar. Yatağa mahkum geçen günlerinde sıkıntı ve acıdan kaçmak için resim yapmaya başlar. Kendisini görmek ve resmini yapmak için yanında küçük bir aynası vardır. 1925 yılından başlayarak, Frida’ nın hayatı, korkunç bir savaş ve omurgası ile sağ bacağında dinmeyen bir ağrıyla geçer. Ama çok acı çektiği halde, bunu göstermekten kaçınır.
5 Aralık 1925′te şunları söyler: “Başıma gelen en iyi şey acı çekmeye alışmaya başlamam.” Sadece Frida değil, ailesinin de bu duruma alışması oldukça zaman alır. Sürekli alçı korseyle yatan, acılar içinde haykıran kızlarının karşısında çaresizdirler. Frida’nın tedavi masrafları için aile elindeki her şeyi satmış, zor günler yaşamaktadır.
Bir Pazar günü aile Frida’ nın odasında toplanır. Tahtalar taşınır, alet çantası açılır. Frida’ ya yeni bir karyola yapmaya karar vermişlerdir. O günün akşamı karyola bitirilir. Tıpkı kralların sütunlu karyolasına benzer. Annesi Matilde, sürpriz yaparak yatağın tavanına da bir ayna asar, Frida kendini seyredebilsin diye. Frida’nın ilk tepkisi dehşetlidir. Parçalanmış bedeni ve kendisi ile karşı karşıyadır artık. Bir süre sonra aynanın altında yatan bedenine, parçalanmış kimliğine daha az korkarak bakmaya ve aynadaki Frida’yı çizmeye başlar. Dayanılmaz şiddetteki ağrılarını duymamanın bir yoludur bu: “Aslında pek önem vermeksizin, resim yapmaya başladım” der sonraki yıllarda.
Frida resim çalışmalarını sürdürür, mecburen başladığı resim yapma serüveni daha ailesine maddi olarak destek vermek için kullanmak ister. Yataktan kalkıp iyi hissettiği bir gün dönemin işçi partisi başkan, olan devrimci Diego Rivera‘nın yanına resimleri hakkında danışmak için gider. Pek çok kadının etrafında döndüğü Rivera; çirkin, uzun boylu, şişman bir adamdı. Patlak gözleri, yayvan bir burnu, kalın dudakları ve bozuk dişleri vardı. 21 Ağustos 1929′da Kahlo ve Rivera evlenirler. Evliliklerinin ilk yılında Frida hamile kalır ama hamilelik sırasında yaşadığı sorunlar yüzünden, bebeği aldırır. Başına gelen kötü olaylar bununla da bitmez. Diego’nun, küçük kız kardeşlerinden biriyle ilişkisi olduğunu öğrenir. Hayatının sonraki yıllarında, başından iki düşük vakası daha geçer ve Diego’nun, başkalarıyla da ilişkisi olduğunu öğrenir. 1939 yılında nihayet boşanmaya karar verdir ama 1940′ta yeniden evlenirler.
Marksist Troçki (solda) ve Frida’nın Kocası  Diego Rivera (ortada)
Diego’ya aşık oldum, ailem bundan hiç hoşlanmadı, çünkü Diego bir komünistti ve bizimkiler onu çok çok çok şişman Breughel’e benzetiyordu. Bunun bir fille beyaz güvercinin evlenmesini andırdığını söylüyorlardı. Her şeye rağmen 21 Ağustos 1929′da evlendik. Diego’ya; ‘Kızımın hasta olduğunu ve yaşamı boyunca sağlık sorunları olacağını unutmayın. Akıllıdır ama güzel değildir. Bunu aklınızdan çıkarmayın. Her şeye rağmen onunla evlenmek istiyorsanız, rıza gösteriyorum’ diyen babam dışında düğüne kimse gelmedi.”
Frida için Diego’nun anlamını, günlüğüne yazdığı şu sözlerden izlemek olanaklı: “Başlangıç Diego. Yapıcı Diego. Çocuğum Diego Ressam Diego. Babam Diego. Oğlum Diego Sevgilim Diego. Kocam Diego. Dostum Diego. Anam Diego Ben Diego Evren Diego
İlişkileri, inişli çıkışlıdır. Rivera, skandallar yaratan ilişkiler kurar ve defalarca Frida’yı aldatır. Frida’yı aldattığı kadınlardan biride Frida’nın küçük kız kardeşidir. Frida’nın da aşk diye tanımladığı ilişkileri olur. Bunlardan biri de, Rivera’nın Meksika Cumhurbaşkam’ndan aldığı özel izin sonucu Meksika’ya gelen Troçki’yledir. Troçki, Kahlo’nun evine yerleşir. Aralarında engellenemez bir yakınlık olur. Gizlilik koşullarında bir süre devam eden ilişki, Troçki’nin karısı tarafından fark edilir. Frida, Troçki’den ayrılır.
Marksist Yahudi Leon Trotsky, Karısı Natalia Sedova (solda) ve Gizli Aşkı Frida Kahlo - Mexico – 1937
Frida’nın sağlığı sık sık bozulur. Dayanılmaz ağrıları teklarlar. Buna rağmen bütün gücüyle resim yapar. Amerika’da, Fransa’da sergiler açar. Başarıdan başarıya imza atar. Ama içindeki boşluk duygusundan kurtulamaz. Üç gebeliği de düşükle sonuçlanır. Bebeğe yaşam vererek, bir anlamda bedenindeki ölümle yaşam arasındaki mücadeleden, yaşamı doğurmak ister. Frida, çocuğu olmadığı için, bakıp oyalanabileceği hayvanlar besliyordu. Bunlarla ilgili iki portresi vardır: 1941′de yaptığı “Ben ve Papağanlarım” ile 1943′te yaptığı “Maymunlarla Otoportre”.
1950 yılında, omurgasından olduğu ameliyatlar nedeniyle, yine dokuz ay hastanede yattı. 1953′te ise Meksika’daki galerisinde, ilk kişisel sergisini açtı. Bu sergiye katılamaması, yatağından çıkmasının mümkün olmadığını söylemiştir doktoru. Ama Frida içinden çıkmadığı yatağını taşıyan karyola ile sergiye katılmıştır.1954′te, hastalığı ağırlaştı. Buna rağmen Kuzey Amerika’nın Guatemala’ya müdahale etmesine karşı yapılan gösteriye katılmıştı. 13 Temmuz 1954′te, akciğerlerindeki damarların tıkanması sonucu ölmüştür. Sık sık intihar adına söylemlerde bulunduğu için intihar ettiğide düşünülmektedir. Ölmeden önce yazdığı son notta şöyle demiştir: “Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım
1954 Yılında İntihar Ettiği Düşünülen Frida Kahlo’nun
Ceseti Yakılarak Külleri Muhafaza Edildi
Frida’ nın sanatı sürrealist olarak tanımlanmak istense de o bunu reddetmiş sadece kendisini çizdiğini, hayallerini çizmediğini söylemiştir. Bir sürrealist ressam kabul edilse bile gerçeklik Frida’ nın üç cümlesinde gizlidir; ‘Ben hayatımda üç şeyden vazgeçemem. Birincisi aşkım Diego, ikincisi sanatım, üçüncüsü ise Komünist Partisi
Frida’nın resimleri rahatsız edici görünebilir. Dik başlı meydan okuyan bakışlar kimi zaman, kimi zaman Frida başlı oklar yemiş bi ceylan, kimi zaman parçalanmış uçuşan organlar, yıkım, kayıp, kan, acı ama asla kökleri topraktan kesilmeyen varlıklar. Yaşam ve ölüm, bedenin parçalanmışlığı ve aklın bütünlüğü, geleneksel olanla modernlik, gerçek ve beklentiler. Acıyı, umudu, umutsuzluğu ya da direnci anlattı resimlerinde Frida. Kendi gerçekliği ile birlikte Meksika gerçekliğini çizdi.
“Elbisem bu askıda asılı” adlı resminde Amerikan kültürünün öğelerini bir çöplük gibi üst üste yığdı. Kökler ile Meksika tarihinin derinliklerine işaret etti. Kalılo’nun sanatında genel olarak bedenin hissettikleri anlatılıyor. Bedeninin çektiği acı.
Çocuk felci, kaza, bitmek bilmeyen ameliyatlar, buna rağmen ‘Hasta Değilim” diyordu. “Sadece paramparçayım, yine de resim yapabildiğim sürece hayatta olmaktan memnunum”. En büyük acıyı resim yapamaz hale geldiğinde yaşadı.
 Frida Kahlo’nun Umutsuzluk Tablosu – 1945
1943’de La Esmeralda adlı yeni bir sanat okulunda öğretim üyeliğine başlayan Frida, sağlık durumu kötüleşmesine rağmen ders vermeyi on yıl boyunca sürdürdü. Sağlık koşulları nedeniyle Mexico City’e gidemediğinden, derslerini evinde veriyordu. Öğrencilerine “Los Fridos” (Frida öğrencileri) denildi.
1948′de yeniden Meksika Komünist Partisi’ne katılmak için başvurdu ve başvurusu kabul edildi. 1950’de omurgasındaki sorunlar nedeniyle hastaneye kaldırıldı ve 9 ay hastanede kaldı. 1953 yılı Nisan ayında Mexico City’de bir kişisel sergi açtı; Temmuz ayında sağ bacağı kesildi. Frida Kahlo, 13 Temmuz 1954’te, akciğer embolisi teşhisiyle son nefesini verdiğinde; arkasında bıraktığı son tablosu; Yaşasın Yaşam isimli bir natürmorttu. Cenazesi, ertesi gün yakıldı. Külleri, Mavi Ev’de muhafaza edilmektedir. Mavi Ev, 1955′te Rivera tarafından devlete bağışlanmıştır.