Monday, September 3, 2012

Balıklaşır


Çelikten orduları vardı demir ökçeli
gözlerinden alevler fışkırıyordu
kolları dövmeli
miğferleri antenli
uçan atlara binip geldiler
okları yıldırımdan
dudakları kınında paslanmış kılıca benziyordu
avutları yosun tutmuş balık ölüsüne
dişlerinden kan sızıyordu
gök gürlemesiyle yayılıp
karekare işgal ettiler
bulutları sağaltıp sicimlediler
yolları daraltıp düğümlediler
şarteller delindi karardı bacalar
muzaffer bayraklar yarıya indi
madalyalılar saklandı
aryalar salyalandı
sarpa sardı hesaplar
yıkıldı değerler
algısız yargılar
kargılara geçirildi
eğilmeyen başlar

savaşmadan teslim oldu kalesiz şehirler
ayaklar meydana dizildi
ayaklanmadılar
insan teriyle yıkandı taşlar
kaşlar kalkmadı bir daha
düşünce yere başlar
utanç duvarları yıkıldı bir bir
ar damarı çatladı
ekran ekran parladı
yeni düzen
düzülenlere açıldı kerhaneler

yıkıntılardan suluetler indi sokaklara
derileri dökülmüşler cüzzamlılar
burunları düşmüşler
dudakları sıyrıklar
apışarası yanıklar
yaraları kavruklar
savruklar
bir kez daha köleleşti
kökleri çürük dişler
gıcırdamadı
kabulümdür dediler
salgın bir hastalık gibi yaydılar
umutsuzluğu
çaresizliği
yenilgiyi
köşeyi dönen apoletli
adamsendeciyi başa geçirip
terkettiler ülkeyi

korku döllendi toprağında taşında
gözler körlendi
baktılar anlayamadılar
konuştular anlatamadılar
düşlediler düşünemediler
ağladılar dizboyu algılamadılar
dualadılar adaklandıklarına
kurbalık kuzulara döndüler
sürüldüler uygun adım
bir o yana
bir bu yana
yan yana
mehteranla

leş kargaları ürküp kaçtı
korkuluklar kutsandı
tırpanla girilen bahçelerde
başlarını eğmişti tüm menekşeler
isyanı unutmuş bülbüllerin
güllerini derlediler
boynunu büktü karanfiller
kızıl bir dudak izi kaldı geride
yarına miras olsun deye
bazan kazık çakar gökyüzüne
pusulasını yitirmişlere
bazan asi bir ırmak olur
taşar çöllenmişlere
gölleşir
balıklaşır
pullaşır
zıtlaşır
kendine kendince

Volkan Kemal