Tuesday, June 24, 2014

Kazım Koyuncu için sokağa şarkılar söyle!

kazim koyuncu - gidiyorum

“Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim. Ve gerçekten doğru bildiğim bir şeyi en azından çok zorlanırsam ortaya koymaktan çekinmem”
kazım2014 (1)Şarkıları dilden dile dolaşmaya devam eden Kazım Koyuncu  ölüm yıl dönümünde ülkenin birçok yerinde anılacak.  25 Haziran Çarşamba günü Hopalılar Kazım Koyuncu’nun ölümünün 9. yılında sokağa şarkılar söyleyecek. Anma etkinliği Hopa’nın Pançol köyünde bulunan Kazım Koyuncu’nun anıt mezarı başında saat 13.00’da gerçekleşecek. Ardından Grup Praksis’in 3-4 Ağaç Kervanı etkinliği kapsamında saat 18.00’da Hopa parkında bir konser düzenlenecek.
Kazım Koyuncu kanser nedeniyle 25 Haziran 2005’te yaşamını yitirmiş 26 Haziran 2005’te İstanbul’da binlerce insan Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda Kazım’ı İstanbul’dan Hopa’ya uğurlamış, Hopa’da ise yine binler Kazım’ı karşılamıştı. Kazım Koyuncu adına 2007 yılında İstanbul’da Halkevleri’nin çıkardığı ‘Dünya’da bir yerdeyim’ albümünden başlayan dayanışma ağı ile Kazım Koyuncu Kültür Merkezi kuruldu. Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nde binlerce insan piyasa ilişkilerinin dışında gönüllülük temelinde sanat çalışmalarına katıldı ve eğitimler aldı. Yıllar içinde birçok farklı noktada Kazım Koyuncu’nun adına heykeller dikildi. Adını taşıyan sokaklar, kültür merkezleri oluşturuldu.
Bir devrimci Hopalı
kazım_koyuncuKazım Koyuncu Karadenizliydi. Artvin’in yaylaların yeşiliyle denizin mavisini buluştuğu Hopa ilçesinin bugünkü adı Yeşilyurt olan P’anç’ol köyünde 7 Kasım 1971′de doğdu. Kazım Koyuncu çocukluk günlerini anlatırken “Kitap okuyan babamdan kaynaklı olarak diğer çocuklardan farklı oldum” diyerek babasının farklılığın kendisine nasıl yansıdığının altını çizer. Hopa’da bakkallık ve berberlik yaparak ailesinin geçimini sağlayan Cavit Koyuncu, 1960’larda Türkiye İşçi Partisi’nin kuruluş dönemlerinde partililerle tanışmış, dükkanı öğrencilerin kitap-gazete okuma yeri haline gelmişti. 12 Eylül’ün ardından Erzurum’da 6 ay hapis yattığı sıralarda Kazım 10 yaşındadır ve aile anne Hüsniye Koyuncu’ nun gayretleriyle ayakta kalır. Baba Cavit Koyuncu’nun aldığı mandolin ve amcasının Almanya’dan getirdiği gitar, Kazım’ın müzik yaşamına ilk adımlarının nedeni olur.
Kazım Koyuncu “17 yaşında köyünden çıkar” ve 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girer. 1993′te okulu bırakır ve sadece müzik yapmaya karar verir.
Kazım, 1990 yılında Çağdaş Sanat Atölyesi’nin etkinliklerinde yer aldı. Çağdaş Oyuncular’ın sahneye koyduğu ”Faşizmin Korku ve Sefaleti” adlı oyunun müziklerini yapar. 1991 yılında Ali Elver ile birlikte kurduğu ve müziğe başladığını söylediği “Grup Dinmeyen”in Sisler Bulvarı isimli bir albümü akıllarda yer etmiştir.
Zugaşi Berepe
Kazım Koyuncu Dinmeyen’in ardından 1993 yılında Zuğasi Berepe (Denizin Çocukları) isimli yeni bir grubun kuruluşunda yer alır. Zuğaşi Berepe, Kazım’ın müzik yaşamında bir dönemeç olacaktır.
Zuğaşi Berepe, Kazım Koyuncu’nun müzik yaşamında olduğu kadar Lazca söyleyen bir rock grubu olarak da Türkiye’de önemli bir adımdır.
Lazcayı keşfetmek; Zuğaşi Berepe
Kazım Koyuncu’nun bu dönemlerde tanıştığı Mehmet Ali Beşli, Lazca müzik düşüncesinden Kazım’a söz eder. Kazım, Mehmed Ali Barış Beşli, İlhan Karahan (Yabantaş) kazım_koyuncu2bir araya gelirler ve daha sonra Metin Kalaç’ ın da aralarına katılmasıyla Zuğaşi Berepe kurulur. Kazım Koyuncu Zuğaşi Berepe’nin önemini bir röportajında şöyle vurguluyordu: “Hiçbir şey düşünmeden Lazcayı keşfetmeye, keşfettiğimiz dille de müziği sonuna kadar özgür bırakmaya başladık. Lazca, rock müziği yapma konusunda çok ciddi bir dayanak oldu. Çok bakir bir dildi ve çok enteresan bölünebiliyordu. Melodileri sözlerle oturtmak için çok çaba sarf etmedik… Yaptıkça büyük bir şey yaptığımızı anladık. Lazlarla karşılaştığımız anlar çok enteresandır. Uzun saçlı, küpeli yırtık pantolonlarımız vardı. 80 doğumlu insanlar hala Zuğaşi Berepe hayranları olarak geliyorlar. Özellikle şimdi Lazca rock müzik yapmaya başlayan gençleri görünce hakikaten bir şeyi başardığımızı düşünüyorum. Bizim bir amacımız vardı. Sadece Lazcayı korumak değil, yaşamaktı, yaşarken de bir şeyleri ifade etmekti. Biz kendi ilkelerimize sadık olduk. Lazca bize çok büyülü bir şey de kattı. 6-7 sene sürdü.”
Zuğaşi Berepe 1995′te “Va Mişk’unan-Bilmiyoruz”, 1998′de “İgzas- Gidiyor” albümlerini çıkardı. Gruba zamanla bas, perküsyon ve flütü ile Cafer İşleyen, elektrogitarda Gürsoy Tanç, davuda  Zülküfil Murat Dilek ve Uğurcan Sezen katılmıştı. Tulumda ise Mahmut Turan vardı. Zuğaşi Berepe’nin Brüksel konseri sırasında canlı kayıt edilen parçaları kısıtlı sayıda bastılan Bruxel Live (1998) albümü de ilgi gördü. Zuğaşi Berepe 1998′de dağılır, dostluk ise sürer.
Yola devam
Zuğaşi Berepe’den ayrıldıktan sonra Tuncay Akdoğan’ ın“Serüvenciler” grubunun kuruluş aşamalarına katılır. Bu çalışmalar sırasında kaydettiği“Darbedar” adlı kazım1şarkı, Akdoğan’ın 22 Kasım 2004’te ölümünden sonra arkadaşları tarafından çıkarılan “Veda” adlı albümde yer alır. Kazım, 2000 yılında Beyoğlu Metropol Müzik’in çıkardığı Salkım Söğüt dizisinin ikincisinde daha sonraları kendisiyle neredeyse özdeşleşen Megrelce “Didou Nana” şarkısını, Lazca çok sevilen bir türkü olan “Golas Empua Yulun” ile “Dağlarda Kar Sesi Var” türküsü ile yer aldı. Salkım Söğüt-4’te ise Kazım’ın seslendirdiği en güzel şarkılardan olan ve Viya albümünde de yer alan“Ou Nana” şarkısında İlkay Akkaya ile düet yaptı.
Beyoğlu Metropol Müzik’in sahibi Faruk Altun’ un yapımcılığını üstlendiği Viya albümünü çıkarır. Viya’da Lazca, Gürcüce, Hemşince anonim şarkılar ve Laz sanatçı Hasan Xelimişi’nin eserlerini söyledi.
Kazım Koyuncu, yılında Kanal D televizyonunda yayımlanan Gülbeyaz adlı televizyon dizisinin müziklerini yapar.
Kazım Koyuncu ikinci albümü Nisan 2004′te Beyoğlu Metropol Müzik’ten yayımlanan Hayde’dir. Hayde’yi hazırladığı dönemde Kemal Sahir Gürel ile birlikte Sultan Makamı adlı televizyon dizisinin müziklerini yapar.
Demokratik kitle örgütlerinin düzenlediği konserlere, dayanışma amaçlı etkinliklere her zaman katılacağını “Açıkhava Tiyatrosu’nda çok güzel bir konser yapabiliriz ama La bella düğün salonunda bir sendikanın etkinliğinde grubumla birlikte çıkmayı istiyorum çünkü bunlar insanı kendisine getiriyor. Bütün bu etkinliklerin tamamına ve o hayatın tamamına eşlik edeceğim. bundan başka şans bulmuyorum kendime” sözleriyle dile getirmişti.
Müzisyenlerle dayanışma
Müzisyen arkadaşlarıyla her zaman dayanışma içinde olan Kazım Koyuncu, Patika grubunun 2005 yılında çıkardığı albümüne destek olmuş “Aşk Beni Büyütmedi” albümünde “Yalnızlık Şarkısı” adlı şarkıyı seslendirmişti. Umay Umay’ın “Ağzı Bozuk Aşk Mektubu” albümünde Megrelce şarkı olan Gyuli Çkimi’nin melodisindeki bir şarkıda düet yaptı. Karadenizli türkücü Hülya Polat’ ın Rino albümünün müzik yönetmenliğini üstlendi. Tunay Bozyiğit’ in “Seyduna Türküleri” dizisinin üçüncüsüne de sesiyle katkıda bulunmuştu.
Hastalığa meydan okuma
2004 yılının sonlarında Aralık ayında Kazım Koyuncu’ya testis kanseri teşhisi konuldu ve kısa bir süre sonra tüm dostları, dinleyicileri kötü haberi aldı. Kazım nefesi kazım3yettiği kadar sesi çıktığı kadar müziğinden ve direncinden vazgeçmedi ve kemoterapi tedavisi sırasında 4 Şubat 2005′te İstanbul’da Taksim’deki Yeni Melek Gösteri Merkezi’nde izleyicileriyle kucaklaştı. Konserlerinden vazgeçemezdi ve belki biraz da sevenlerini üzmek için “ha kanser ha konser” diye esprili yapmaktan geri kalmamıştı. Gördüğü ilaç tedavisinden çok sevdiği saçlarının tamamen dökülmesini beklemeden kendisi kestirmiş ve grubundaki bütün dostları da aynı şekilde saçlarını kestirerek yüreklerinin Kazım ile birlikte olduğunu göstermişti. Bu konserde gruba nefesli sazlarıyla müzisyen dostu Kemal Sahir Gürel de katılmıştı.
Çernobil’in sorumlularına vurgu ve sağlık hakkı mücadelesi
Kazım, 23 Nisan 2005 günü Trabzon Dernekler Birliği’nin İstanbul Ticaret Odası’nda düzenlediği ”Çernobil’in etkileri ve Hasta Hakları” panelinde yaşam, hastalık, bilimi sorguladığı bir konuşma yaptı, Çernobil’in Karadeniz’i kansere boğan etkilerini ve bu konuda sorumluluğu olan siyasal iktidar ve devlet kurumlarını sorguladı. Sağlık hakkının önemine değindi.
Kazım Koyuncu, 30 Nisan 2005 tarihinde Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’nin ödülünü almak için Trabzon’a gittiğinde hastalığı ilerlemişti ve ağrılarına karşın ayaktaydı. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde gençlerle bir kez daha buluştu ve çok sevdiği gibi horonlar tepildi, bir ağızdan şarkılar söylendi.
Uğurlama
Kazım Koyuncu 25 Haziran 2005 günü tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdiğinde gerçekten de bir yürüyüş başlatmıştı. Kazım Koyuncu’yu İstanbul’dan kazım_5uğurlamak üzere Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda bir tören düzenlenmiş ve çok kısa sürede duyurusu da yapılımamıştı ama 26 Haziran 2005 günü binlerce kişi gözyaşları içerisinde gelmişti. Genç yaşlı, işadamı, işçi, öğrenci, sanatçı, toplumun tüm kesimlerinden gelip Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nu dolduranları acılarını isyana dönüştürmüş Çernobil kazasından sonra kayıtsız kalan devlet, hükümet yetkililerinin tutumlarını sorgulamıştı. Binlerce kişi Kazım’ı taşıyan aracın arkasından Taksim’e kadar yürüdü, sloganlarını kesmedi. Aynı akşam Kazım’ı Trabzon Havaalanı’ndan alan Karadenizliler doğduğu Hopa’ya doğru arkasından büyük bir konvoy oluşturdular. Yağmur altında Trabzon’un, Rize’nin ilçelerinden geçerken otoban kenarlarından, balkonlardan, pencerelerden isyankar çocuklarına el salladılar bağırlarına bastılar.
Kazım, 27 Haziran 2005 günü artık adı Sugören olarak değiştirilen 2-3 km uzaklıklıktaki K’ise’deki evinden binlerce seveni tarafından alınıp tulum sesleri arasında Hopa Meydanı’na getirildi. Ailesi, grup arkadaşları, sanatçı dostları, sevenleri, nişanlısı Gönül Bozoğlu duygularını Hopalılarla ve Türkiye’nin dört bir yanından gelenlerle paylaştılar. Kazım’ı doğduğu P’anç’ol’a doğru giderken arkasında binlerce kişi vardı. P’anç’ol’un biraz yukarısında yaylaların karşında, doğduğu topraklara emanet ettiler Kazım’ı.
Kaynak: Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Sendika.Org