Wednesday, May 22, 2013

Sistemin imajı mı, imaj sistemi mi?


Hayvan severler için imaj ne demektir? Çoğunun pek de umurunda değil bu yeni moda kavram. Eskiden “iyi intiba bırakmak, ilk izlenim” falan derdik bu kavram yerine.

Ama artık hayvan haklarından bahsedip de “imaj”dan bahsetmemek olmaz. Çünkü neredeyse en çok konuşulan konulardan biridir imajı. Benim kafama takılansa “imaj dayatmasının" nereden çıktığı...

Onlar, mahallelerinde, sokaklarında, metruk kuytularda yani bulundukları her yerde hayvanları besleyen, koruyan, kendi halinde insanlardı çoğunlukla.

Birbirlerini tanır, birbirlerine yeni hayvanların yerlerini tarif eder, dağıtılacak yemekleri paylaşırlardı. Mütevazı işlerine gidip gelirken yanlarında hayvanlar için taşıdıkları yiyecekleri çoğu kimse fark etmezdi bile. 'Facebook' yoktu, ötekiler yoktu, anında resimlerin düştüğü “sanal doyum” çöplükleri yoktu meydanda.

Diğer insanların büyük çoğunluğu da onlara saygı duyar, sitayişle bahsederdi. Cennete gideceksiniz diye yüreklendirirlerdi onları kendilerince.

Zaman içinde bu insanların mücadelesinin üstünde yükseldiklerinin bile farkında olmayan, çoğu eğitimli, kariyerli ve “düzgün imaj her şeydir” takıntılı “hayvan seviciler” çıktı ortaya. “Amann bize hayvansever deliler demesin kimse” diye ters akım bir imaj, adeta 'delirium psikolojisi' peydahlandı. Hayvana bakıyorum ama, bakın çocuk da yaptım, kariyer de; hatta 'eşim bile var' dercesine bir karşı atak ki, evlere şenlik. Sanki bir köpeği, kediyi, ya da bütün hayvanları koruyabilmek sevebilmek için “imaj” artıları mecburiyet oldu.

Bir yere kadar gerekli ve iyi de olur anlaşılabilir bir şey bu. Tabi bir de ifrat durumu var ki; yaşanan şey işte buna yaklaşıyor.

Canı gibi sevdiği köpeklerini görevliler alıp ite kaka götürmesin diye arabaların önüne atlayanlar, hiç kimseye aldırmadan sarılıp onları vermeyenler vardı.

Halâ yakındaki civar çöplüklerinde saatlerce köpeklerini arayan insanlar biliyorum. Hatta bulup getirenler, sevinçten ağlayanlar...

Ne zaman ki eğitimli, beyaz yakalı batı özentili 'hayvan seviciler' ortaya çıktı hayvanların felaketi de hızlanmaya başladı. Kısırlaştırmalar, astronomik veterinerlik hizmetleri, sürekli dönmesi gereken reklam çarkları eşliğinde, imajını beğenmedikleri hayvan dostlarının üstüne basa basa yürümeyi pek sevdiler. Adının önünde titri olmayan, üç beş dil bilmeyen hayvan dostlarını herkesten önce bu yeni tür hayvan seviciler, ötelemeye başladı. Tüm hayvan hakları ihlallerinin sebebi sanki bu insanlarmış gibi “imajımız” diye diye ortaya çıktılar, birbirlerini de çabucak buldular. Bu pet seviciler, kenar mahalleli, eğitimsiz, kılığı bozuk, cahil, “kezban, kıro” vs. diye üzerlerine basarak geçmeye çalıştıkları insanların yüzde biri kadar bile koruma sağlayamadılar. Yani başaramadılar. Çünkü onlar strateji, uzlaşma, iyi görünme, uzun vade derken, hayvanların vadesinin yetmeyeceği ortaya dökülüverdi. Çünkü imajsızlar kadar az hesapları yoktu, ve onlar kadar samimi değildi çoğu.

Özet olarak, imaj takıntılı yeni 'pet sevicilere' rağmen (belki de onların uzlaşalım imajımız bozulmasın tavrından dolayı) hayvanlara yönelik katliam her gün boyut atlayarak artıyor. Çünkü direk samimi talepleri olan ve –onlara göre kötü imajlı olanlar- gibi doğrudan “yaşayacaklar, verin hayvanlarımızı", ya da "vermeyiz hayvanlarımızı” diyen tarzları yok. Toplantılar toplantılar toplantılar. Sonuç çıkmayan konuşmalar, yazılar, tonla evrak çöplüğü.

Demem o ki hangimiz hangi gruba yakınız veya dahiliz bilmem ama, imaj kaygısını bu camiaya kim iliştirdiyse imajsız kalsın ne diyeyim!

O 'deli kadınlar', o kavgacı adamlar bir tek hayvanlarının bile ölüsünü toplamıyordu sokağından. Topluyorsa da sonuna kadar hesabını soruyordu. Şimdi şehir sokaklarından toplamakla baş edemiyoruz ve fakat ne önemi var; meslek sahibiyiz, imajımız var, efendiyiz ya, yaşasın hayvan hakları..

Bir filmden etkileyici bir cümle ile bitirmek isterim bu tatsız yazıyı; “sistem baş etmekte zorlanacağı mücadele gruplarına karşı, kendi gruplarını yaratır, isimlendirir ve onları gerçek mücadelecilerle kendi arasına koyar”. Nokta.

Hülya Yalçın, 20 Mayıs 2013, Sesonline.net