Monday, April 28, 2014

Márquez’in ardından: “En iyi sanat” – Volker Hermsdorf

Gabriel García Márquez kendisini her şeyden önce bir gazeteci olarak görüyordu
17 Nisan Perşembe günü yaşamını yitiren Nobel ödüllü Gabriel García Márquez için yapılan anmalar şimdiden ciltleri doldurmaya yeter. Avrupa’da daha çok edebi eserleri vesilesiyle saygıyla anılırken, Latin Amerika’daki anmalar, O’nu ve etkisini daha çok sol bir entelektüel, anti-emperyalist, politik sorumluluk üstlenmiş bir gazeteci değerleriyle bir yere yerleştiriyorlar.
Gabriel García Márquez’in ilk öyküsü “La tercera resignación” (üçüncü teslimiyet) 1947 yılında Kolombiya’da ‘El Espectador’ (İzleyici) gazetesinde yayımlandı. Márquez’in gazetecilik kariyeri de bu sayfalarda başladı. Latin Amerika’ya dair güncel konular hakkındaki makaleleri, denemeleri ve yorumları, 1967 yılında kendisine dünya çapında bir ün kazandıran ”Yüzyıllık Yalnızlık” yazılmadan önce, Márquez’i tüm kıtada çok önceden tanınan bir isim olmasını sağladı. 1982 yılında nobel ödülüyle hakkı teslim edildiğinde bile, esas mesleğini ”Ben esas olarak gazeteciyim ve gazeteci kalacağım” diyerek belirtti. Bu meslek O’nun için dünyanın “en iyi sanatıydı.”
Önceleri El Espectador gazetesindeki haftalık film eleştirileri yazan Márquez, sonrasında-Bogotá’daki eylem yapan öğrencilere karşı yapılan katliamın ardından- 1955 yılında kendisini Latin Amerika sol hareketinin bir parçası olduğunu açıkladı. Avrupa’ya yaptığı sayısız seyahat O’nu, kolonyalizm ve emperyalizmden muzdarip halkların kurtuluş mücadelesine daha da güçlü dahil olmasını sağladı. Küba Devriminin zaferinden sonra arkadaşları tarafından çağrıldığı şekliyle ”Gabo”, 1959 yılında Fidel Castro’nun daveti üzerine Havana’ya gitti ve orada Devrimciler tarafından hayata geçirilen ”Gerçeklik Eylemi” mücadelesini destekledi. Ayrıca, ülkeden kaçan diktatör Fulgencio Batista’nın katilleri/işbirlikçilerinin yargılanmasında da gözlemci olarak bulundu.
 
Küba’daki bu ilk bulunmanın ardından, devrimin lideri Fidel Castro ile hayatı boyunca sürecek olan, derin bir dostluğun ilk adımları atıldı. Bu yüzden ölümüne değin sağcılar tarafından düşman olarak görüldü. Sol-liberal ve orta sınıf yönelimli medya ise şimdiden Küba Devriminin dostunu ”eleştirel dayanışma”nın katlanabilir bir temsilcisi olarak yeniden yorumluyor. FAZ’ın kültür ekinde yazan Walter Haubrich, Mallorca gazetesinin bir muhabiri olarak, Küba’da, davet edilmediği halde gittiği bir film festivalinde Fidel Castro tarafından azarlanır ve Gabo sayesinde dışarı atılmaktan kurtulur. Bugün bu kasıntı adam kendisinde, artık kendisini savunacak durumda olmayan García Márquez’in yapıp yapmadığı kesin olmayan övgüden* hareketle “O (Márquez) diktatörün avlusunda bulunan sıradan dalkavuk bir entelektüel” değilmiş değerlendirmesini yapabiliyor.
Esasta politik gazeteci García Márquez burjuva medyasının kuralına asla tabi olmadı. Küba devriminin başarısının ardından sosyalist haber ajansı olan Prensa Latina’nın (Latin Basını) kuruluşuna güçlü şekilde katıldı. Muhabir olarak ilkin Bogotá’dan, 1961 yılının başlarından itibaren de New York’tan haberler yaptı. New York’ta bulunduğu sıralarda sürgündeki sağcı Kübalıların hedefi oldu, O’nu tehdit edip, hatta bir keresinde Queens’te evine giderken yolda bıçakladılar. Sonraları Washington kendisine yıllarca ülkeye giriş izni vermedi. William (Bill) Clinton göreve geldiği zamana kadar sadece bir kereliğine: 1971 Columbia Üniversitesinin verdiği fahri doktorluk ünvanını almak için giriş izni alabildi.
USA’da sürgünde yaşayan Batista ve diğer Latin Amerikalı diktatörlerin taraftarların garezi her zaman Gabo’nun aydınlatıcı çalışmalarını yönelikti. Başka işlerin yanı sıra 1947′den 1980 yılına kadar diğer Kolombiyalı gazeteci ve yazarlarla beraber solcu Alternativa dergisini yayımladı. Şili’de Salvador Allende’ye karşı yapılan darbe sonrasındaki USA’nın yarattığı karışıklık üzerine 1974 yılında yaptığı haberlerin ardından, 80′li yılların başında Nikaragua’daki Sandinist Devrimini destekleyen röportajlar gerçekleştirdi. Aynı zamanda yeni yetişen gazetecilerin desteklenmesi için de çaba sarf etti ve 1994 yılında Cartagena’da Latin Amerika Gazeteciler Vakfı’nın (FNPI) kuruluşuna katıldı.
Küba’da kurulan ve dünya çapında bir saygınlığı olan San Antonio de los Baños’taki uluslar arası Film ve Televizyon Yüksekokulu’nun destekçisi de yine aynı şekilde Márquez tarafından kurulan Yeni Latin Amerika Filmi Vakfı (Fundación del Nuevo Cine Latinoamericano, FNCL) oldu. Bu girişimin takdiriyle organizatörler, aralık ayında gerçekleşecek olan 36. Uluslar arası Yeni Latin Amerika Film festivalini García Márquez’e adamaya karar verdiler.
* Márquez, Fidel Castro’nun Haubrich’i dışarıya atmasını engellemiş ve Haubrich’in Latin Amerika için çok şeyler yaptığını, bundan dolayı da kalması gerektiğini konusunda Castro’yu ikna etmiş, (Walter Haubrich’in kendisini övdüğü makale için bkz.: http://www.faz.net/aktuell/feuilleton/buecher/autoren/meine-erinnerungen-an-gabriel-garcia-marquez-12901679.html
24 Nisan 2014