Saturday, April 19, 2014
Yüzyıllık çocukluk!
Umur Talu
utalu@htgazete.com.tr
19 Nisan 2014 Cumartesi
Yıl 1967’ydi.
İki ayrı kıtada, iki ayrı ülkede, gazetecilik de yapmış iki ayrı yazar iki ayrı kitap yayınladı.
Yıllar içinde biri ülkesinde hapis de olmuş; biri ülke dışında sürgünlere koşmuştu.
47 sene geçti. Yıl 2014 oldu.
Biri, bir yangın yerinde yakılmış, boğulmuş, kül olmuş kendinden genç şair, müzisyen ve gençlerin arasından sağ çıktıktan ve katliamda bile en çok kendisi suçlandıktan bir süre sonra ülkesinde öleli 19 yıl olmuştu.
Biri, dünyanın kucağında önceki gün son nefesini verdi.
***
Önceki gün ölenin o kitabı Yüzyıllık Yalnızlık’tı; bu Latin “büyülü gerçekliği” dünyanın her yerinde selamlandı, okundu, milyonları büyüledi.
En soğuk, en kibirli, en mağrur olanlar bile o büyüye hiç olmazsa bir süre kapıldı.
Öldüğünde, “emperyalizmine karşı mücadele ettiği”, Latin Amerika’nın kesim damarlarına kustuğu “diktatörler”ine karşı yazdığı ABD’nin başkanı dahil, dünya büyük bir yazarı, o büyük kitabın ruhundaki adamı, bir tarafından bakarsan “bir sosyalis”i selamlıyordu.
Aynı gün, “öteki yazar”ın yine 47 yıl önce yazdığı kitap ise ülkesinde (bir kez daha) lanetleniyordu.
***
Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ı ile Aziz Nesin’in Şimdiki Çocuklar Harika’sı, 47 yıl önce, aynı yıl yayınlandı.
O yıl 40’ında olan ve gazeteciliği bırakıp “evi borçla çevirerek” roman yazmaya kapanan Marquez’in ilk büyük eseriydi; o yıl 52’sinde olan Nesin’in ise kim bilir kaçıncısı.
Bu kitaplar, Türkiye’den Latin Amerika’ya, kendi dillerinde veya başka başka dillerde çok kitapçıda buluştu.
Kader bu ya, 2014 Nisan ayının 18’inde de kucaklaştı iki kitap.
Biri Marquez’in son nefesini taşıyordu; biri ise sanki kendi lanetini.
Dünya Kolombiyalı bir yazarı ayakta selamlarken; İstanbul’da, arazi ve rantın sahil orta yerinde hem de, “Şimdi Çocuklar Harika”yı şimdiki çocuklara tavsiye eden öğretmen için soruşturma açılıyordu!
***
Şunu unutmayalım.
Marquez’in anavatanı Kolombiya da, büyük vatanı Latin Amerika da, Nesin’in anavatanı Türkiye de yazarlara, kitaplara çok acı çektirdi.
Diktatörler, darbeciler, cuntalar, cadı avları, işkenceler, sürgünler, faşizmler!
Lakin Marquez ölüme giderken “Çocuklara kanat verebilseydim” diye hayal edebiliyordu artık…
Burada bir öğretmen çocuklara 47 yıl önceki bir kitabı vermeyi pek hayal etmesin isteniyordu!
***
İki ayrı şehre düşmüş iki arkadaşın, “47 yıl önceki harika çocuklar Zeynep ile Ahmet’in mektupları”ndan utanan “milli” devlet; “şimdiki harika çocuklar”ın tamahkâr telefon konuşmalarından, kasalarından, üç-beş kuruşluk trilyonlarından, eritemedikleri milyonlarca dolarlarından, filolarından utanmıyor!
Çocuklar 47 yıl önce kendileri için, ama büyükler için de yazılmış bir kitabı okursa ahlakları bozulur diye debelenenler;
Küçücük çocukların taciz, tecavüz, şiddet kuyularında kaybolduğu;
Çocukların devlet şiddetiyle organlarını, hayatlarını kaybettiği;
Çocukların gençliğin başında askerlik şiddetiyle tüfeği çenelerine dayadıkları;
Çocukların dayak şiddetiyle küçücükten derin yaralandığı;
Çocukların ailede, okulda, işte, sokakta hakarete ve baskıya maruz kaldığı
Minicik çocukların artık dayanamayan anneleri kendini asmışken üşümesin diye saç kurutma makinesiyle bebek kardeşini ısıttığı;
Çocukların günde üç liraya süt sağmak için kamyona doldurulup bir derede boğulmaya sürüklendiği;
Çocukların pazarda tezgâh-sandık artığı salata yapraklarını toplamak isterken topluca araç altında kaldığı;
Çocuk işçilerin ezildiği, parçalandığı;
Çocukların Kuran kursu çıkışı serinlesinler diye denize salınıp cesetlerinin toplandığı; Çocukların cinnet geçiren babalarına yalvara yalvara çatıdan fırlatıldığı;
Çocukların ıslahevinde, cezaevinde, yurtlarda taciz, tecavüz, baskı cenderesinde un ufak olduğu;
Çocukların çocuk kemiklerinin yıllar sonra asit kuyularında bulunduğu yahut bir kemiği bulunsun, bir mezarı olsun diye yıllarca bekleyen annelerin o en zor teselliyi bile bulamadığı;
Çocukların yüzyıllık bir yoksulluğa ana kucağı diye, vatan diye, meme diye, mama diye, hayat diye, umut diye sarılıp tırnaklarını geçirdiği ve aşsız, işsiz, umutsuz ordular halinde eritildiği bir ülkeyi yönetmekten, yürütmekten utanmıyorlar!
***
Unutmayın:
Aziz Nesinler’in, Nazım Hikmetler’in, Sabahattin Aliler’in, soldan ve sağdan da nicesinin esas çile yıllarını cumhuriyet diye selamlamıştık…
Bitmeyen çile, lanet ve korkuyu da bugün demokrasi diye kutsuyor kimimiz!
Her yerde tahakkümcülerin korkusu şudur zaten:
Yazar ölse de kitap kalır!
Yazarı zincirlesen de kitap su gibi yolunu bulur!
O yüzden, Nesin aynı zamanda Latin Amerikalı…
O yüzden, Marquez aynı zamanda Türkiyelidir!
O yüzden, 47 yıl önce çıkmış bu iki kitap da bütün çocuklarındır.