okyanusların yosun tutmamış
gözelerinde yaşayan deniz atının
ürkekliği var dizlerimde
solungaçlarım yorgun
yüzgeçlerim çolak
kuyruğum salyangoz sarısı
köpek balıklarına yem olmaktan
korkuyorum
yaban suların kör kuytularında
dedi karakedi
ve yürüdü elleri
ceplerinde
soluk bir akşam
vakti
sulu karlar
yağarken kızgın damların
portakal rengine
buğurdanlar
yayılırken
aç bebelerin
gözlerinden
kahve kokuları
sinmiş
gaz lambalarıyla
ışıyan
düş bahçelerinde
vardı serseri kedinin
penceresine
damladı yağmur bulutlarından arta kalanlarla
sırılsıklam
bir dudak
iki pençe..
sığındı
derinliklerine gözlerinin
yüzmek istiyorum dedi..
pınarlarından aşağı sicimlenmelerde
yürümek istiyorum
sahipsiz sokakları
gölgeme yaslanmadan
ıslığımın tükenmesinden korkuyorum
tükürüğümün beni boğmasından
sessizliğime kilit vurulmasından
aynadaki yüzümden korkuyorum dedi
sırra kadem bastı basacak deye...
kilim gibi dokunmuştu
arnavut kaldırımlarının çıplak yüzü
iğde kokuları sarmıştı
susam yanığı simitlerin ısırık uçlarını
bozacılar çoktan terketmişti köşeyi
eskicilerin kir dokuları kalmıştı ayak izlerinde
salep kokularına karışan
öksürüğü duyuldu bekçi bekirin
bir köpek uluması başı aya yönelmiş
bir çakal hırlaması leş peşinde
gümüş renkli azı dişli
bir ürperti takıldı diline
göbek bağı
koptu kopacak
yıkıldı yıkılacak korku duvarı
patladı patlayacak sınır boyları
taştı taşacak nehir sırtları
derken süryani mikrail
attı yükünü kamburundan
soluklandı
boyaları dökük meyhane kapısında..
bir cıgara içimi
soluk aldı
üfledi zehir yağan geceye...
attı omzundan
çatal kazığını
sapladı yere kürt israfil
sofuluğu bozduracak
bu kış
bu kıyamet
bu ihanet
teslim olacağız gayrı korkularımıza
ikiye katlandı ensesindeki derisi
gerindi
uzunca bir of çeker gibi
edi bese
dedi!
dilimizi kaytan gibi çekmekten
cehenneme direnircesine girmekten
korkar olduk
hakik tesbihi dede yadigarı
avucunda üfeleyerek
çömeldi
süryani kilisesinin duvarının dibine
kendi dilinde dualandı
anlamsız buldu
bu toprağın sağırlığını
korkularının ağırlığını
anlamsız buldu
kan akıtıcıları
kavgacıları
kıyamcıları
kerameti bokundan belli politikacıları
anlamsız buldu
elamcıları
eyyamcıları
dermancıları
kelalaka dedi yürüdü
geçti fıratı lastik salla
akıntıya kapılmaktan korktu
güneye uzanan köpüklü sularda
mayına takılmaktan korku
şalvarına sakladı korkularını
dal taşak!
herkes günahından asılır
herkesin korkusu
tekesi toklusu
kendi boynuna
kendi boyunduruğuna
deyemedi karakedi
sahiplendi
alemin mesesini
elalem ne der demedi
korkularına
korkular ekledi
tekledi
tekle
tek
tek başına kalmayı gözü yemedi
karışıp kedi sürüsüne
sürüleşmeden
yürüdü üstüne
üstünleşmeden
atıldı ileri
köpekleşmeden
böylesi kavgada var olmak için
varlığına tav olmak için
nisyan olmaktan korktu
isyana sığındı
sığıntı olmadan
kedice sevdi sevildi
evirdi çevirdi korkularını
devirdi kara çamlar gibi
devri aleme serildi
“insan” olmak
zor mu zor dedi
insanlaşmaktan korktu karekedi
toplu tüfekli
darlı darsız
vede arsız
medyalaşmaktan korktu
bankamatik
didaktik
atletik
artistik vede
fantastik
korkulu düşle
uyanmaktan korktu karakedi
ölümsüzleşmekten korktu karakedi
ölümsüzleş
ölümsüz
ölüm
ölü
ölü yaşamaktan korktu karakedi
korkularından korkmamayı öğrendikce
korkmamaktan korktu karakedi...
Volkan Kemal
Bu öyküsel düttürü, korku imparatorluklarına karşı isyanı
bayraklaştıranlara adaklanmıştır.