"Yaşamın Ucuna Yolculuk" tan...
Doyum içinde ayrılacağımı sandığım bu yaşamdan, zaman zaman algılıyorsun
ki, hiç de doyumla ayrılamayacaksın. Hiç yaşanmamış gibi. Doymak mümkün
mü.
**
Yazarken öykü anlatacak değilsin. Çevre öykü dolu. Her insanın her günü öykülerle dolu.
**
Aynı gökyüzünün dünyanın tüm ülkelerini kapsamasına olanak var mı. Tüm
yüzyılların, tüm özgürlüklerin, tüm savaşların, tüm cezaların, tüm
haksızlıkların, tüm yiyeceklerin, tüm açlığın, tüm yoksulların ve
acıların hala var olduğu bugünün dünyasını aynı gökyüzünün bürümesine
olanak var mı.
**
Tren raylarını severim. Bağımsızlığı, gidebilmeyi, kalmak zorunda
olmamayı, uymak zorunda olmamayı anımsatır. Tren rayları bir tür
bağımsızlıktır benim için.
**
Öykü ve şiir yaratmak için doğmuş olanlar, aşık olmakla yetinemezler,
çünkü aşkın sanatsal bir yapıtı oluşturacak entellektüel örgüsü yoktur.
(*)
**
Her anı ölüdür. Şimdi sen de bir anısın. Sen de ölüsün. Her zaman
benimle birlikte olan, birlikte taşıdığım, yaşadığım sözcüklerime dönmem
gerek.
**
Yaşanacak bir yaşam vardır.
Binilecek bisikletler vardır.
Yürünecek yaya kaldırımları ve tadına varılacak güneş batışları vardır.
**
Kendini bana sunan her şeyi, yetişmekte, solumakta ya da ölmekte olan
her şeyi ya da ölmüş olanı daha da büyük biçimlendirmem gerek. Doğanın,
yaşamın, düşlerin bana sunabildiğinden daha çoğunu yaşamam, daha çoğunu
algılamam, daha büyüğünü duymam gerek. Her nesneyi, her canlıyı,
herhangi bir insanı, anlık her görüntüyü yaşantıya dönüştürmeliyim.
Yaşamı büyütmek, kendimce geliştirmek, derinleştirmek, genişletmek,
rüzgarlarla estirmek, yağmurlarla yağdırmalıyım, ta ki kendimi canlı ya
da cansız, doğmuş ya da doğmamış tek bir nokta olarak görene dek. Ve
kendi üzerimde kurduğum bu egemenlikle ölümü de büyütmem gerek. Yaşamım,
ölümüm her yaşam, her aşk ve her ölüm olmalı.
**
Sen düşüncelerle yaşıyorsun, diğerleri gerçeklerle.
**
Şimdi derinlemesine incelemem gereken duyguların taşkınlığındayım. Sanki
duygularımı kilometrelerle uzatıyorum, duygularımı yolların
bitmezliğine dönüştürüyorum. Oysa sözcüklere dönüştürmem gereken
duygular bunlar.
**
Sınırlar kadar hiçbir kısıtlamadan sıkılmadım ve kendi sınırlarım içinde
sınırsızlığımı kurdum. Hiç değilse bana özgü bir sınırsızlık, kendi
suskum, kendi çığlığımın sınırsızlığı.
**
Kader diye bir şey yoktur, yalnız sınırlar vardır. En kötü yazgı, sınırları sabırla karşılamaktır. Karşı çıkmak gerekir.
**
Kalıplardan kaçmak için gidiyorum. Gitmekten yılmayacağım. [...] Yaşamı gitmek olarak algılıyorum.
**
Yalnız sağlıklı insan aklıyla yaşansaydı, değmezdi yaşamaya, can
sıkıcı olurdu. Tam aksine güzel olan, dünyanın gökyüzü altında bir
deliler topluluğunu andırması.
**
Her duygusal kıpırdanışa ölene dek ihtiyacım var.
**
İnsan çoğu kez her şeyin son bulduğu duygusuna kapılıyor, oysa yaşamın sonsuzluğunu algılayabilmek için bile yeterli değil bir insan ömrü.
**
İnsanın kendi kendinin yükünü taşıması, diğerlerinin yükünü taşımasından daha rahatlatıcı.
**
Ve yaşam yalnız rüzgar, yalnız gökyüzü, yalnız yapraklar ve yalnız hiç değil mi.
İnsan çoğu kez her şeyin son bulduğu duygusuna kapılıyor, oysa yaşamın sonsuzluğunu algılayabilmek için bile yeterli değil bir insan ömrü.
**
İnsanın kendi kendinin yükünü taşıması, diğerlerinin yükünü taşımasından daha rahatlatıcı.
**
Ve yaşam yalnız rüzgar, yalnız gökyüzü, yalnız yapraklar ve yalnız hiç değil mi.
---
(*) Bu girdide yer alan bütün italikler (orijinal metinde de) Cesare Pavese'den alıntılardır.
Photos: Josef
Koudelka