Henry Thoreau (
1817)- (1862) Sivil İtaatsizliğin Kısa Tarihi
Thoreau, kölelik
muhalifi harekete dikkat çekmek için "kelle vergisini" ödemeyi
reddedip hapse girmişti. Kölelik karşıtı hareketin önde gelen isimlerinden
Ralph Waldo Emerson, ona neden içeriye girdiğini sorduğunda cevabı "Sen ne
diye girmedin?" oldu.
1817 yılında
Amerika'nın Concorde kasabasında doğan Henry Thoreau, 1846 yılında "kelle
vergisi"ni ödemeyi kabul
etmediği için bir geceliğine cezaevine girdi.
Thoreau, kelle
vergisini ödemesini isteyen yerel polis Sam Staples'in bu isteğini yerine
getirmedi. Üstelik, Staples'in, "paraya sıkışıksan vergini ben
ödeyebilirim"önerisini de geri çevirdi . Thoreau, vergisini ödememesini
"bir ilke sorunu" olarak açıklayarak, vergi ödeyerek köleci bir devletin
işini kolaylaştırmak istemediğini belirtti. Devlet memuru olduğunu ve yasaları
uygulamak zorunda olduğunu anlatan Staples'e önerisi de netti üstelik:
"Olup
bitenden hoşlanmıyorsan istifa et."
Gelişmeler
karşısında cezaevine konulan Thoreu'nun amacı, tutuklanarak içeri girmek ve
böylece dikkatleri kölelik karşıtı harekete çekebilmekti. Ancak, bir gece
cezaevinde kalan Thoreu'nun borcu bir yakını tarafından ödendi ve Thoreu
serbest bırakıldı. Thoreu'nun gelişmeler karşısındaki tavrı da netti:
Vergi borcunu
kendisi ödemediği için cezaevinde kalmasının hakkı olduğunu söyledi. Ancak,
çıkmazsa zorla çıkartılacağı yanıtını alınca, mecburen dışarıya çıktı.
Olaydan sonraki
ilk görüşmelerinde, kölelik karşıtı hareketin önde gelen isimlerinden Ralp Wald
Emerson , kendisine neden içeriye girdiğini sorduğunda yanıtı da oldukça
anlamlıydı: "Sen ne diye girmedin?"
Thoreu,
cezaevinden çıktıktan sonra eylemlerini ve cezaevine giriş öyküsünü merak eden kasaba halkına
konferanslar verdi. Thoreu'nun bu konferanslarda anlattıkları daha sonra
'Resistance To Civil Government' başlıklı bir manifestoya dönüştü. Bu manifesto
Türkçeye de, "Sivil itaatsizlik" başlığıyla çevrildi.
Sağlığında
"Concorde ve Merrimack Irmakları Üzerinde Bir Hafta" ve
"Walden" adlı kitaplarını yayınlayabilen Thoreu yazılarını genellikle
"The Dral" dergisinde yayınladı. Thoreu, 1862 yılında tüm hayatını
geçirdiği Concorde kasabasında öldü.
Makalenin içeriği
Thoreu'nun
'Resistance To Civil Government' adlı manifestosunda cezaevine girişine neden
olan eylemini şu sözlerle açıkladı:
"Şu kılavuz
söze bütün yüreğimle katılıyorum: En iyi yönetim en az yönetendir. Ancak
kendilerini 'yönetimin tümüyle ortadan kalkması için uğraşanlar' olarak
isimlendirenlerden farklı olarak, yönetimin ortaya çıkmasını istiyorum."
"Tek bir
namuslu kişi Massachusetts
eyaletinde köle kullanmayı bırakarak bu ortaklıktan çekilse bu nedenle de
cezaevine kapatılsa Amerika'da köleliğin kaldırılmasıyla sonuçlanır bu; çünkü
ilk girişimin belirsiz olup olmamasının önemi yoktur. Bir kez iyi yapılan iş
sonsuza kadar öyle kalacak demektir. Oysa daha çok bu soru üzerin de laflamayı
severiz biz... Her hangi birini haksız yere cezaevine tıkan bir yönetimde,
doğru kişinin bulunması gereken yer de bir cezaevidir... Bütün doğru insanları
cezaevinde tutmak ya da köleliği kaldırmak seçenekleri söz konusu olursa devlet
hangisini seçeceği konusunda duraksamayacaktır."
"Kendimi
şöyle bir devlet düşleyerek avutuyorum: Sonunda bütün insanlara karşı doğru
olmayı gözeten, bireye sanki komşusuymuş gibi davranan bir devlet! Komşularıyla
yurttaşlarının tüm ödevlerini yerine getiren bir avuç kişi, onun işlerine
karışmaksızın ne de onunla kuşatılmaksızın kendisinden uzakta yaşayacak olursa,
bunu kendi amacına aykırı saymayan bir devlet! Bu tür meyveler veren, bu
meyvelerin olabildiğince çabuk olgunlaşıp dökülmeleri uğruna sıkıntı çeken bir
devleti Böylesi bir oluşum daha yetkin daha parlak bir devletin yolunu
açacaktır. Benim düşlediğim de bu işte. Gel gelelim henüz böylesi yok orta
yerde."
“Haksız kanunlar
vardır, onlara uymaya razı mı gelmeliyiz, onları değiştirmeye çalışıp başarılı
olana kadar mı bu kurallara uymalıyız yoksa bu kuralları hemen mi çiğnemeliyiz?
Günümüzdeki hükümete benzer bir yönetim altında insanlar, genellikle, çoğunluğu
bu kuralları değiştirmeye ikna edene kadar beklemelerinin uygun olacağını
düşünüyorlar. Eğer
direnirlerse çarenin dertten daha beter sonuçlar doğuracağını düşünüyorlar. Ama
çarenin dertten daha kötü olması hükümetin suçudur. Hükümet çareyi daha kötü
bir hale getirir. Hükümet neden reform geliştirip uygulamaya daha açık
değildir? Neden akıllı azınlığına daha fazla değer vermiyor? Neden daha
yaralanmadan ağlayıp direniyor? Neden vatandaşlarını kendi hatalarını bulup
kendi yaptığından daha iyisini yapmaya teşvik etmiyor? Neden hep İsa’yı çarmıha
gerip Kopernik ve Luther’i afaroz eder, Washington
ve Franklin’e ayaklanmacı der?
Hükümetin kendi
otoritesini bilinçli olarak reddedip bu karara göre davranması, hükümetin
şimdiye kadar hiç düşünmediği tek suçtur, demek geliyor insanın içinden; aksi
halde, bu suça uygun kesin cezayı belirlemiş olurdu..”
Tarihteki sivil
itaatsizler:
Dünyada sivil
itaatsizliğin duyulmasında ve yaygınlaşmasında önemli rol oynayanlardan birisi
de, Hindistan'ı İngiliz egemenliğinden kurtarmak için başlayan hareketin
yönlendiricisi konumuna gelen Gandhi oldu. Thoreu'nun Sivil İtaatsizlik
makalesiyle Oxford Üniversitesi'ndeyken tanışan Gandhi, otuz yıl boyunca
ülkesinin her yanında sivil itaatsizlik prensiplerine dayalı savaşımını
sürdürdü.
Kazançlı bir tekel
oluşturmak isteyen İngiliz yönetimi tuz yapımını yasaklayınca Gandhi
arkadaşlarıyla deniz suyunu buharlaştırma sonucunda tuz elde etti ve yasayı
simgesel anlamda çiğnedi. Tam da umduğu gibi hapse atıldı. Gandhi'yi yüzlerce,
binlerce kişi izledi sonra. Hapishaneler tıka basa doldu. İngiliz yönetimi
cezaevinde açlık grevi başlatan Gandhi'nin kendi ellerinde ölmesini göze alamayarak
onu serbest bıraktılar. Ancak Gandhi yasayı tekrar çiğnedi ve tekrar hapse
girdi. Neticede iş bir kedi fare oyununa döndü ve yönetim yasayı kaldırmak
zorunda kaldı. Sonunda Hindistan Gandhi'nin önderliğinde sivil itaatsizlik
yöntemlerini kullanarak bağımsızlığına kavuştu.
Danimarka halkının
başarısı
İkinci Dünya
Savaşı sırasında Nazilerce işgal edilen Danimarka'da, Nazi yönetimi Yahudileri
kolaylıkla ayırt edebilmek için, onları, arkasında altı uçlu sarı yıldız
bulunan giysiler giymeye mecbur etti. Danimarka halkı, Yahudilere karşı
çıkarılan bu yasayı kabullenmedi. Aralarında kralın da bulunduğu hemen herkes,
sırtı sarı yıldızlı giysilerle çıktı sokağa. Danimarka halkının bu tavrı,
Yahudilerin tanınmasını da imkansızlaştırdı. Naziler, hareketin lideri olarak
gördükleri Danimarka kralını gözetimleri altında tutabilmek için onu çok hasta
olduğunu açıklayarak, kralı saraya hapsettiler. Ancak Danimarka halkı, ülkenin
hemen her yerindeki çiçekçilere gidip krala gönderilmek üzere buketler
hazırlattılar. Kısa sürede günlük hayat işlemez duruma geldi. Sonuçta, çiçek
taşıdıkları için insanları tutuklayamayan Nazi yönetimi, kralın aniden
iyileştiğini bildirmek zorunda kaldı.
Amerika örneği
Amerika'da,
ırkçılık karşıtı hareketin en önemli aracı da, sivil itaatsizlik eylemleriydi.
Irkçılık karşıtları, ırk ayrımı gözeten dükkanlardan alışveriş yapmıyor, bu tip
otobüslere binmiyordu. Ayrıca, Vietnam'a gitmek istemeyen gençlerin askerliğe
çağrı belgelerini herkesin gözü önünde yakması, savaş karşıtlarının devlete vergi
vermek yerine sivil itaatsizlik makalesi hediye etmesi önemli örneklerdi.
- Henry David
Thoreau, Sivil İtaatsizlik Üzerine