Yeniden aramaya
koyulmak gerek. Başka nasıl yol alınabilir?
Benim artık
alınacak yolum kalmadı.
Başka nasıl
ilerlenebilir ki?
Ben ilerlemek
istemiyorum.
Nasıl?
Ben ilerlemek
istemiyorum dedim. Ben olduğum yerde, olduğum
konumda
dinlenmek istiyorum. Hiç değilse şimdilik. Bir süre. Hiç
değilse
bugünlük. Yarınlık. Bir haftalık.
Ama olanaksız
bu. Daha hiç aramadın. Daha hiçbir şey bulmadın.
Verdiğin
yalnızca bir iki ad. Bir iki yüz çizgisi. Bir iki mekân. Belli
belirsiz. Kesin
bir şey yok. Ne tarih ne adres.
Bana çiçekler
gerek. Olmasa da olur, peki, ama yolu çizmen gerek.
Nerden
gideceğim? Nasıl varacağız? Kimler karşılayacak bizi?
Yeter, rahat
bırak beni.
Kabul, ama sen de kendini rahat bırak.
Öyleyse küsme
bana. Gecenin bu saatinde.
Gecenin bu
saati… Çalışmak için en güzel saatler.
Gündüzleri
dinlenebilirsin. Geceleri çalışmak gerek.
Hadi bu
sessizlikte ara, bu karanlıkta eşele biraz.
Birkaç koku gerek.
Ara. Bir iki ses
tonu. Bir iki su sesi. Bir iki tad.
Zorlama.
Sen zorla.
Kendin.
Yeterince gücüm
yok. Yorgunum. Üsteleme.
Hadi, bir iki
sözcük-yabancı dilden.
Bir iki
anı-yerli, bir-iki…
Yeter.
Kim bilir, belki
sayıları bile ansımıyorsun.
Ansımıyorum.
Bir-iki… tümü bu. Ve üç.
Gerçek olamaz. Sana inanmıyorum.
Peki, dört. Ama
sayılarla işim ne? Ansımıyorum.
İşte. Bir de
beş. Yakında altıyı da ansımayacağım.
Kaç yaşında
olduğumu nasıl söyleyeceksin?
Söylemeyeceğim.
Zaten kimse de sormayacak.
Mezar taşına ne
yazacağız?
Hiçbir şey.
Hiçbir şey mi?
Evet. Mezar
taşım olmayacak.
Belleğini
tümüyle yitirdin mi?
Kokular için de
geçerli mi bu?
Köpek! Hiç koku
da mı almıyorsun? Tüm yeteneklerini yitirdin
mi? Tüm gücünü?
Tüm güçsüzlüğünü bile.
Olabilir
mi/bile/yalnızca sözcükler mi/başka hiçbir şey yok
mu/bile/düzensiz
saçmalamalar/mı?)
Bu kadar
olabilir.
Ne kadar?
Sınırda olmak.
Neyin sınırında?
Neyin sınırında
olacak, yaşamın.
Bana bunları
ansıtma.
Öyleyse yazmayı
dene.
Denedim.
Daha önce
yazdıklarını yeniden yazmayı da denedin mi?
Daha önce
yazdıklarımı mı? Niçin?
Denemek için.
Yoksa seni
yormamak için mi?
Yazarken
yorulmuyorum ben. Yazmazken yoruluyorum.
Yazmadığım
zamanlar demek istiyorsun, seni daha çok yorduğunu
mu söylemek
istiyorsun yazmamanın?
Evet, bunu
söyledim.
Niçin?
Kendine işkence
etmek için olmalı.
Hiç sormayayım
mı? Hiç sorgulamayayım mı?
Yazdıklarından
mı? Kendinden mi?
Yazdıklarımdan.
Yaşadıklarımdan. Kendimden. Başkalarından.
Okuduklarımdan.
Olup bitenden.
Biraz geç değil
mi?
Unutmuş
olamazsın. Gençliğinde de az-çok böyle olduğunu,
unutmuş
olamazsın.
Unutmadım. Onun
için, eski yazdıklarını yeniden yaz, diyorum.
Aynı şey değil.
Tabii ki değil.
Ama ben, yeniden
yazmak istemiyorum.
Olsun, dene. Hiç
yoktan iyidir.
Biraz daha,
biraz daha.
Çoğu gitti-
(Ferit
Edgü/Devam-2001- Sel Yayınları)