Zafer Diper
Cahide Sonku:
“Tepebaşı Şehir Tiyatrosu’nda Aşk Mektebi adlı oyunu oynuyorduk. Ata gelecek
diye yerlere halılar serildi. Oyun başladı. Beş dakika sonra Atatürk gelmişti.
Muhsin Ertuğrul geç kaldığı için onu salona almadı. Atatürk oturdu, ilk
perdenin bitmesini bekledi. Oyunu ikinci perdeden itibaren izledi. Oyunun
sonunda Atatürk için birinci perdeyi bir kez daha oynadık. On perde olsa,
oynardık…” Kendisinin de bastığı yerlere halı serilen, ayakkabısından şampanya
içilen Cahide Sonku, tiyatro ve sinema dünyamızın yıldızıydı. Aşkları,
evlilikleri, zenginliği, güzelliğiyle çevresini çok etkilemişti; parıltılıydı
yaşamı. Ama sonra, yoksulluk içinde, Beyoğlu’nun izbe meyhanelerine düştü.
Selim İleri: “Beyoğlu’nun arka sokaklarında gördüm Cahide’yi…” diye yazıyordu;
“Yüzünün çizgileri hala incecik ama teni paralanmışçasına… Sağ elinde mavi
ispirto şişesi vardı. Sol eliyle de dudakları arasında bekçi düdüğünü
tutuyordu. Uzun uzadıya çaldı o düdüğü…” 1981’de, yaşama veda etti Cahide.
Gençliğinin güzel günlerinde bir giydiğini bir daha giymeyen, giysileri
Paris’ten gelen sanatçının, öldüğünde üstünde kirli ve sökük bir hırka vardı…
Bu muydu?!
Tiyatro ve sinema
oyuncusu, şarkıcı Deniz Akbulut, oyunculuğa Nejat Uygur Tiyatrosu’nda başladı.
50’nin üzerinde film çeviren ve sesiyle de halkın sevgisini kazanan sanatçı, 31
yaşındayken film setinde geçirdiği bir kaza sonunda 1996’da kör oldu.
Gözlerinin açılması için ameliyat olması gerekiyordu ama bu maddi olanağa
kavuşamadı. Yazgısıyla baş başa… Bu mudur?!
1925’de Diyarbakır’da doğan Sami
Hazinses, Türk sinemasının unutulmaz güldürü sanatçıları arasına girmeyi
başardı. Oyunculuğunun yanı sıra güfte ve beste çalışmaları da yaptı. Son
yıllarını Huzurevi’nde geçirdi. 2002’nin ağustos ayında yaşama gözlerini
yumduğunda yakınında kaç kişi vardı acaba?.. Bu muydu?!
Yeşilçam’da birçok
filme sesini veren ses sanatçısı Sevim Şengül, özellikle 60’lı yıllarda
İstanbul sahnelerinde söylediği Türk müziği ve fantezi türü şarkılarla çok
sevildi. O da diğer yoksulluk uçurumuna düşen ünlüler gibi, önce işini, sonra
sağlığını yitirdi. Son günlerini hayranlarından birinin evine sığınarak
geçirdi. 1999’un ağustos ayında birkaç yakını tarafından toprağa verildi… Bu
mudur?!
1950’lerde ve
60’ların başında Türk sinemasında fırtına gibi esen oyuncu Suphi Kaner, çeşitli
sorunlarla iç içe yaşarken, alkol bağımlısı oldu. Bu durumundan ötürü (dönemin
Prodüktör Cemiyeti’nin ortak yargısıyla) ona giderek kimse iş vermedi.
Yoksulluk ve bunalım sonucu 1963 yılında özüne kıydı. Öldüğünde cebinde 15
lirası vardı. Daktilosu ise 50 liraya rehindeydi… Bu muydu?!
Tiyatro ve sinema
oyuncusu, yönetmen Yıldırım Önal, 1931’de İzmir’de doğdu. Ankara Devlet
Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nü bitirdikten sonra uzun yıllar Devlet
Tiyatroları’nda çalışan Önal,70′lerde kendini sinema ve televizyon
çalışmalarına verdi. 1977‘de TRT‘ye seslendirme yönetmeni oldu. Yaşamının son
yıllarında yaşadığı ekonomik sıkıntı yüzünden 1973‘te Dinmeyen Sızı filmindeki
rolüyle kazandığı Altın Portakal ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü bir rehinciye
bırakmak zorunda kaldı ve bir daha da geri alamadı. 11 Ekim 1982’de İzmir’de
beyin kanamasından öldü… Bu muydu?!
Onca çoklar ki…
Kısacık özetlerle de olsa, yüzlercesi içinden birkaç örnek daha
alıntılayacağım…
Bakalım sonra ne
yanıt(lar) gelecek “bu muydu”lara, “bu mudur”lara…