Thursday, June 5, 2014

MEMLEKETİMİN ŞARKILARI


Ben, bizden olan bütün insanların dostu;
Adı, haritalarda bile bulunmayan
Bir köyündenim Anadolu'nun.
Güzel şeylere hasrettir memleketim,
Güzel şeylere hasret bu dünya.
Yıllardır, kanda ve ateşte mısralarım
Yanan şehirlerin,
Ağır tankların tekerlekleri arasında.
Biliyorum,
Yaylım ateşlere girilmiştir gönlümüzce
Pasifik kıyılarından Volga'ya kadar.
Benim arzumanım kaldı
Hürriyet boylarında tank oynatanlarda.
Bütün kıtalarda
Tulu arzda, islam içinde, küffar içinde
Mülhit, mümin ve vatanseverim.
Fakir, cefacı topraklarım içinde
Mendil tutanım, diz vuranım, baş çekenim
Zeybekte, halayda, tamzarada...
Ben küçük Yusuf'um Çit köyünde
Çapak çapak ela gözlerim;
Kıl keçim kısır, annemin memesi yara.
Benim saçlarım belik belik,
Bıyıklarım burma burma
Gözlerim kara kıyma renginde, ama
Erzincan oynamış ağlamışım
Irgatlık etmişim el kapısında.
Dolu vurmuş bahçelerimi,
Çekirge inmiş tarlarıma.
Ben bir yolcuyum hemşeri
Manisa bağlarından geçtim
Aydın incir tarlalarından.
Çığlıklar getirdim
Üzümleriyle beraber çürür gibi düşen
İnsanlarımdan.
Sıcak tuzsuz gevreklerinizi yemişim
Alaca karanlıkta... Buca'lı işçilerim.
Unutur muyum seni
Derdini, ekmeğini bölüştüğüm
Türküleriyle bizi ağlatan memleketlim.
Karadeniz'in Rumelikarı tütünü,
Bende türküler oldu ağlamaklı,
Bende türküler oldu dizim dizim.
Doldurdum sineme, ciğerlerime,
Doldurdum derdi mihneti
Pamuk tozunu, kömür tozunu;
Memleketimin şarkıları kadar acı çektim.
Ben Ahmet Çavuş'um
"Attığım kurşunlar gitmezdi boşuna
"Şimdi kuzgunlar iner taze leşime".
"İki kere kesemden everdiğim"
Dost dediğim kıydı bana.
Ben Kürtoğluyum derim ki "Yiğitlik kadim"
Ben Nazif'im "Urfa'ya karşı vurdular beni"
Ağlasın Urfa.
Ben şairim
Halkların emrinde, kolunda, safında.
Satırlarım vardır kahraman,
Satırlarım vardır cılız, cesur ve sıtmalı.
Ahdim var :
Terli atlet fanilalı göğüslerden
Püfür püfür geçeceğim.
Bir de aşıkım, kanlıbıçaklı
Yar için serden geçeceğim.
İnan ki ciğerparem, inan ki sevgilim
Bu hususta :
"Üçten, beşten, senden geride kalan değilim"
                                                  Enver GÖKÇE 
 

0122

Enver Gökçe Müzesi köylülerin katılımıyla açıldı
LÜTFİ ÖZGÜNAYDIN, Cumhuriyet 01.07.2008

Ne şairler geldi ne de dostları… Ne şiirlerini ezberleyenler vardı ne de dizelerini besteleyenler… Yayıncısı da yoktu, gazete ve televizyonların muhabirleri de; biz bize açtık ‘Enver Gökçe Müzesi’ni… Kemaliye ilçe merkezinden gelenler Kemaliye Kaymakamı Yasin Özcan, Belediye Başkanı Mustafa Haznedar açılışa katıldılar. Kaymakam Yasin Özcan Enver Gökçe Müzesi açılışı nedeniyle konuşmasını yaparken, ben yıllar önce onunla birlikte Çit köyünde yaşayan, ona el uzatan, çekinerek de olsa yardım eden köylülerin yüzlerine baktım. Şaşkınlık içindeydiler, yıllar önce her gün evi aranan, takip edilen Enver Gökçe için güzel sözler söyleniyor, onun için bir müze açılıyordu.

Edebiyat öğretmeni İbrahim Salar, “Ağıt 2” adlı şiirini okudu. Köylülerime şiiri ise Müzenin dış duvarına asılmıştı. Şiir eski günlere göre de ele alınsa sakıncalı değildi. ‘Köylülerime’ şiiri ise müzenin dış duvarına asılmıştı. Heyecan içindeydiler, “Çeçe” dedikleri Enver Gökçe için müze açılıyordu. Müzede Enver Gökçe’nin daktilosu, yakın okuma gözlüğü, paltosu, bastonu ve daha birçok eşyası var. Çit köyünün kadınları börekler çörekler yapmışlar, ayranları bardaklara doldurmuş içerde bekleşiyorlardı. Köy halkından Recai Gazez onunla ilgili anılarını anlattı. Köyde onunla birlikte yaşayanlar dalıp gittiler uzaklara. Konuşmaların bitiminde açılış yapılmak üzere iken, Kemaliyeli Muhlis Cüher adlı bir işadamı, elinde bir kitap tutarak mikrofona geldi. Evrensel Basım Yayın’ın hazırladığı “Şiirimizin Işıklı Irmağı” adlı kitaptan, İlhan Başgöz’ün yazısından bir bölüm okudu:

“Türkiye’de olsam Enver’in tabutunu Doğu Ekspresi’ne koydurur, Kemaliye’nin Çit köyüne yollardım. Bir yerlere de onun şiirini yazardım. ‘Beni şehir şehir beni köy kent, beni usul, beni yolca götür kardeşlik treni’... Enver’i kötü günlerinde adı haritalarda bile bulunmayan bu köy arkalamış, yaralarını bu köy sarmıştır. Enver’in mezarı en çok oraya yakışacaktır.” Muhlis Cüher adlı Kemaliyeli bu bölümü okudu ve “Eğer ailesi izin verirse ben Enver Gökçe’nin mezarının Çit köyüne getirilmesi konusunda tüm harcamaları üstleniyorum” dedi. O anda yine köylülere baktım, bir sevinç dalgası yayıldı yaşlı insanların yüzüne. Enver Gökçe son günlerinde yanlarına gelecekti. Sobasını yaktıkları, tırnaklarını kesip zorla banyo yaptırdıkları, fırsat buldukça bir tas çorba götürdükleri Enver Gökçe, Çit köyü toprağına, doğduğu toprağa dönecekti.

Kemaliye Kaymakamı Yasin Özcan kurdelayı kesti, içeri girdik, onun eşyaları arasında dolaşırken köy kadınlarının ikramlarından tattık. Köylüler, ilçeden gelenler tıklım tıklım doldurmuşlardı müzenin içini. İçimden “Şairler ölmez, şairler her zaman gündemde” sözcükleri geçti onun eşyalarına bakarken…


Kemaliye Kaymakamı Yasin Özcan, Enver Gökçe Müzesi’ni açarken.