Kilitlendi tırnaklarının battığı yerde gökyüzü
sarardı kokusu bulutların
kükürtleşti bakışına taktığı gözlerinde mercek
ölüm yağdı yağacak
açtı açacak atom mantarları
baktı boş içi yıkılmış sokaklara
dolu dolu kalabalıklara
yakın bir el aradı
gölgesinden hızla kaçan
uzansa tutacaktı
kaçsa kurtulacak
ne uzandı
nede kaçtı
dondu kardelenlere kök veren
gözenek...
mermi çekirdeğine
saplandı yürek
büküldü sancılara kanıksamışlık
böyle bitmeyecek dedi
öykülerimiz sonu
böyle sonlanamaz
kavgaya soyunmalar
böyle dinmez
açlık sancısı
böyle dişle sökülemez
tırnakla biçilemez
umuda don
keşkelerle yoğrulamaz
yarının hamuru
acabalarla yarılamaz
kararan kareler
açılamaz güneş yüzlü sevdalar
sen kendinle dara varmayınca
çürüyüp lime lime olmayınca
yokluğundan varolmayınca...
Karakedi sızım sızım eğirdi diliyle yalayıp yutmadan tüylerini..
Yeniden varoluşa ekledi yarım kalan düşlerini..
Sustu..
Sömürge halkının sokak kedisi olmak dedi Serseri:
Bir deri bin kemik..
Benzemez tüyleri kapıkullarının parlaklığına, kıskanmaz onu vareden yalnızlıklardan..Kader der geçer başı sıkıştıkca, inanmasada..
Sömürge sokakları şarap sidik kokar hep
Döl yatağında sızlanmalar, sızıntılı örtüsüz yataklar, aşeren yüzlerdeki çilli benekler
Yüz mumluk lamba isinden karartmalar
pencereleri sarı sümük renkli varoşlar..
solgun bakışlı ince boyunlu şiş göbekli çocuklar
bağlar kuyruğuna tenekeli akşamları..
geç geçebilirsen, köpekleşmiş sokaklar darlanıp boğdu boğacak beni seni onu..
seç seçebilirsen ölümlü yırtılmalar
yüz göz kan revan..
her bir yürek balkonlu sefalar arar..
her bir damakta arnavut ciğeri tadı
kapanır açılmaz kilerli kapılar..
kara yüze ak maskeler..
sus dedi karakedi, karnı sırtına yapışmış silme deri..
sırası mı şimdi sayıklamanın açlıkla terbiyelenmiş dilime inad!
sırasımı şimdi baklava börekli şakalar
sömürgeleşmişliklerimle semirmenin sırasımı
sırası mı sevdalım
sırasımı açlıkla terbiyelenmişliğime geçirdiğin bu zırlamalar..
sus dedi..
bu kavga böyle yalın ve düz gitmez
yenilgilerimizin ezberi bitmez..
savruluşumuzun sesini dinle dur dedi..
ne kadar lanetli
kör topal
ne kadar arısız yüzsüz ihtiyar
ne kadar aç açık
ne kadar deri deri cüzzamlı
ne kadar sapık sürüntü gamlı
orospu it ibne sefalı
yenilmiş yıkılmış yırtılıp sökülmüş
lime lime duvar duvar yıkılmış
mapus mapus zindan zindan dökülmüş
timar timar hane hane dizilmiş
kaç kaçık varsa
topla gel
bu gece şenlik var
sokak kedilerinin ayranı kabardı kabaracak..
isyan var asırlık derimize isyan
isyan var isyan asırlık kirlerimize
katraklanmış kör gözlerimize
ezbere çıkmış sözlerimize
isyan var..
gökyüzünü boyamanın zamanıdır zamanı
karaya kızıl güller bağlamanın zamanıdır..
kara haçlara kara aylar yıldızlar sarmanın sarmalamanın
sokakları ayağa kaldırmanın
toza duman eklemenin
sevdalanmanın
sevdalan
sevda
sev.....
Volkan Kemal
Bu öykümsü,
Rusyadan İspanyaya, Almanyadan İtalyaya ve Yunanistanadek anarşist başkaldırıda yaşamını yitirenlerin anısana adanmıştır..
................................................................
Anarşinin Kısa Yazı:
Buenaventura Durruti'nin Yaşamı ve Ölümü
Hans Magnus Enzensberger;
Çeviren: Mehmet Aşçı
Ayrıntı Yayınları;
“Bu başka zamanın devrimcileri yaşlandı; ama yorgun görünmüyorlar. Hafifmeşreplik tanımazlar. Ahlakları dilsizdir, ama iki anlamlılığa yer vermez. Dünyayı anlamıyorlar artık. Şiddeti tanıyorlar ama şiddete olan hevese çok kuşkulu bakıyorlar. Yalnız ve kuşkuludurlar; ama onları bizden ayıran eşik, sürgün eşiği geçildiği anda bir dünya, yardımseverlik, misafirperverlik ve dayanışma dünyası açılır önümüzde. Onları tanıyan, ne kadar az çaresiz, ne kadar az karamsar olduklarına şaşar. Kendilerini ziyarete gelen gençlerden daha melankolik değiller değildirler. Nezaketleri proletercedir. Onurları, hiçbir zaman teslim olmamış olanların onurudur. Kimseye teşekkür borçları yoktur. Kimse onları “teşvik” etmemiştir, kimseden bir şey almamışlar, hiçbir burs görmemişlerdir. Refah onları asla ilgilendirmez. Satın alınamazlar. Bilinçleri lekesizdir. Çürümüş, bitmiş kimseler değildir. Fiziksel yapıları şahanedir. Dağıtmamışlardır, nörotik değillerdir, haplara ihtiyaçları yoktur. Kendilerine acımazlar, hiçbir şeyden pişman değillerdir. Yenilgilerinden olumsuz sonuç çıkartmamışlardır… Devrimin yaşlı adamları, kendilerinden sonra gelmiş her şeyden daha güçlüdürler.”