"Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı." okuduğunuzda irkildiğiniz bu satırlar ilk Türk materyalisti olarak tanınan Beşir Fuata ait intihar mektubundandır
Yaşamı kadar intiharı da ürperticidir. Son gecesinde evine gelip odasına kapanır hizmetçisine rahatsız edilmek istemediğini söyler. Vücuduna morfin enjekte ettikten sonra her zaman yanında taşıdığı neşterini çıkarır bileklerini dört yerinden keser gördüklerini son derece vakur bir şekilde yazar. İlkin çok sakindir ama narkozun etkisi geçmeye başlayınca dişlerini sıkmasına rağmen bağırır. Sesine gelen hizmetçisi şok olur görüntü karşısında hemen doktor çağırırlar, doktor yakın bir arkadaşıdır hemen müdahale eder ama Beşir Fuatın son sözleri dökülür dişlerinin arasından; "beş dakikalık ömrüm kaldı boşuna uğraşma"
Sanki intihar eder gibi değil de, bilimsel bir deney yapar gibi, ölüm duygusuna hakim olmanın hazzını tadıp, merakını gidermenin tatlı hezeyanını yaşar gibi
Ölürken, ölmek üzereyken o anın hissiyatı ile yazabilmek duygusu, intihar mektubu olarak bilinen son olarak yazdıkları; mektuptan ziyade ölümle ilgili yapılmış bilimsel bir deneyin bitirilmemiş çalışma notlarını andırıyor. Mektubunun son kısmını mürekkebi yerine kanıyla yazmıştır, hatta bazı yerleri okunamayacak durumdadır.
Erken yaşta evlenmiş olmanın getirdiği mutsuz bir evliliği vardır Beşir Fuatın, tabi birde sevgilisi. Annesi akıl hastası olduğu için genetik olabilir endişesiyle delirerek ölmekten çok korkar. Daha otuzundadır, çok zekidir, batı dillerine oldukça hakimdir, başta Victor Hugo olmak üzere yaptığı çevirileri ses getirir. Ünlü Alman filozofu Arthur Schopenhaueri yaptığı çevirilerle edebiyatımıza kazandırmıştır. Tabi bu arada onun karamsarlık felsefesinden de etkilenmiştir. Schopenhauere göre Anlamsız, boş, acı-dolu, kötü bu hayattan kaçınmanın tek yolu vardı; o da istencimizi(irade) öldürmek
1880li yıllarda edebiyatta hatta şiirde bile pozitivizmden yana olduğunu ve Ekrem Bey ve Muallim Naci önderliğindeki yeniciler-eskiciler akımlarından ikisine de yakın olmadığını söyler. Alaylara konu olur ama hiç birini umursamaz. Ali Ulvinin kendini alaya almak için yazdığı şiiri bile beğendiğini söylemekten çekinmeyerek zekasını konuşturur ama bu ironisi anlaşılmaz. Bilime çok meraklı olduğu bilinir. İşte bu yüzden inceleyecek kadavra bulamadığı için, kadavra olarak kendi bedenini kullandığı söylenir. Zaten Cesedimi, kadavra olarak kullanılmak üzere tıbbiye talebelerine bağışlıyorum. İnşallah buna müsaade ederler
diye bitiyordu vasiyetinin son cümlesi.(dini gerekçelerle bu vasiyeti yerine getirilemedi cesedi kara toprağın oldu)
Beşir Fuatın özgün eserleri yeni harflere çevrilmediği için okuyamıyoruz. Bilimsel bir deney yapar gibi ilginç bir ölümün(intiharın) mimarı olarak tanınsa da daha yolun yarısını göremeden 35 yaşında kendi arzusuyla göçtüğü dünyadan ölüm şekli kadar fikirleriyle de önemli olmayı hak ediyor Beşir Fuat. Tabiri caizse kanının son damlasına kadar yazdı, fonda akan kan, o ölümün şiirini yazdı. İlk Türk materyalisti ve anlaşılamamış bir tanzimat aydını olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.
İntihar edeceğini iki yıl önce gazeteci arkadaşı Ahmet Mithat Efendiye bir mektupla bildirir.
İntiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini ibtal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle terk-i hayat edeceğim.
Kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak vesair tedbire müracaat ederek
muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükul etmeyeceğim!
Şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. Çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. Onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyarı elden gider."
24 Kanun-ı Sani sene 302, Beşir Fuad
İntihar haberi dönemin Tarık gazetesi'nde şöyle yer aldı:
muharririn-i osmaniyeden Beşir Fuad Bey evvelki gece Babıâli civarında, nallı mescit mahallesi'nde vaki hanesinde facialı bir surette intihar etmiştir.
Evinin hamamına girip sıcak suya girdiğini, suyun içinde damarlarını nasıl usturayla kestiğini, bileğinden fışkıran kanların suyun içinde nasıl iz iz, dalga dalga yayıldığını kaydediyor ve" arzu ettim ki, bir insanın öldüğünü ve ölürken neler duyup hissettiğini bildirmek suretiyle insanlığa bir faydam dokunsun" diye yazıyordu günlüğünde
BEŞİR FUAT AFORİZMALARI
- Bir adamın filozof olup olmadığını bilmek için bulunduğu memleketi dikkate almaktan ziyade yaşadığı asrı görmek lazımdır.
- hakikaten Osmanlılar içinde filozof ünvanına hak kazanmış birisi varsa o da hazreti Mithattır (Ahmet Mithat efendi'yi kastediyor).
Jean Jacques Rousseau'yu hiç sevmem.
bir deli bir cinayet işlese hiçbir yerde ceza görmez. (...) caniler de bir çeşit deli sayılamazlar mı? (ölüm cezasına muhalefet edişine örnek vermek için soruyor bu soruyu).
- İbn-i Sinalar, İbn-i Rüşd'ler gibi bilimle ilgilenenler yetişmeyince doğu medeniyeti çökmeye başlamıştır.
yanlış mesel -
bir zaman da böyle geçsin, pusula
durmadan dönüp dursun: şimdi
neredeyim? Yüksek düş'ün içinde
sarsıntı, soğuk ter gırtlağımda
bir güz mührü, neredeyim ki azalıyorum
gecede yükseliyor simsiyah kanım.
bir zaman da böyle geçti, pusula
durmadan döndü ve durmadan durdu:
şimdi buradayım: kağıtla kalem
arasında titrek, kararsız, bir sınır
varsa beni benden ayıracak, tam da
kanın mürekkebe dönüp kuruduğu yerdeyim.
Beşir Fuat, yanlış kardeşim benim.
Enis batur
Beşir Fuat haklıymış
'kırık cam paslı bıçak denendi bileğimde
alkole batmış kanım süzüldü usul usul
dönüp baktım aynaya gözlerimde bir şenlik
benden cazip olamaz şimdi hiçbir İstanbul
Beşir Fuat haklıymış hem sergey yesenin de
intihar bir şairi benimseyen tek kundak
damarımı terk eden tutsaklığım belki de
o ki rüyalarımı süsleyen kanlı dudak'
Sefa Kaplan
Ölürken son izlenimleri;
"Ameliyatımı icra ettim. Hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı.
Canib-i zabıtadan gelecek tahkik memuruna size anlatmağa mecbur olmadığım bazı esbabdan dolayı terk-i hayata mecburiyet gördüm. Kendi kendimi öldürdüm. Benim yazım ve imzam alem-i matbuatta bulunan muharrirlerce malumdur. Binaenaleyh beyhude işgüzarlık edeceğim diye zaten matem içinde bulunacak familyam azası hakkında bi-lüzum tahkikata girişip de onları iz'ac etmeyiniz. Şu itirafnamem intiharın vukusunu müsbittir. Sizin vazifeniz kağıdı alıp bir jurnal ile makama takdim etmekten ibarettir.
Vücudumu teşhir olunmak üzere Mekteb-i Tıbbiyye'ye teberrüan bahşettim. Cenaze oraya naklolunmalıdır. Beşir Fuad"
5 Şubat 1887