Cumhuriyet- “Benim tek silahım var: çapulcu yüreğim!..”
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Taksim Gezi Parkı direnişçilerini “birkaç çapulcu” olarak nitelemesinin ardından hiddet yerini ironiye bıraktı...Doğanın öncülük ettiği Gezi Parkı direnişçilerinin kendi yarattıkları şiirle, resimle yeni bir sanat akımına doğru gittiği de konuşuluyor. Gezi Parkı, 12 gündür kültür ve sanata bir ivme kazandırıyor.
Taksim Gezi Parkı artık bir mahalle gibi. Pera Sanat Çadırı, Gezi Tisko, Gezi Kütüphanesi, Sanat Köşesi... Sokakta, tango yapan da var, yoga yapan da. Koşu için start verenler de. Ağaçlar, direniş süreci fotoğraflarıyla kaplı... Kaldırım taşlarında da “Sanatınla diren” yazıyor. Bu arada bazı “ziyaretçiler” de müze gezer gibi alanı gezip fotoğraflıyor.
Parkın içinde oluşturulan Direniş Sitesi No: 155’i arkamızda bırakıp, “Direnen Mızıkacılar Çadırı”nın önünden geçiyoruz. Gençlerden biri, “Genç kuşak olarak aşağılanınca kaybedecek bir şeyimiz kalmadı ve birikmiş ne varsa patlamaya dönüştü. Demeçlere şiddetle değil, ‘alay’la yanıt veriyoruz” diyor. Arkadaşı da “Naif bir gençliğin kendi yüreğinin sesi” diyor ve ekliyor: “Düşünmeksizin herkesin birleşerek ortaklaşa yarattığı bir sanat doğuyor olmasın!”
Yolumuz ressam, heykeltıraş Gürol Sözen’le kesişiyor. Sözen, direnişçilerin, doğaya bakışları, kullandıkları renklerle, çizgileri ve söylemleriyle kendilerine özgü bir sanata kaynaklık edeceğine inandığını söylüyor: “Resmi, şiiri, müziği, tiyatrosu ve anıları ile de yeni bir sanatın, adı akım mı değil mi onu gelecek bilir, habercisidir bütün bu yaşananlar. Bu nedenle önümüzdeki yıllarda bütün bunlara tanık olacağımıza inanıyorum ama bütün bu yapının içinde hep doğaçlama yer alacak aynen bir sokak tiyatrosunun halkla bütünleşmesi gibi” diyor.
Hicve ağırlık veren direnişçiler, tepkilerini açığa çıkarırken sanatın bütün olanaklarını kullanıyorlar. Gezi Parkı’nda “Gezi edebiyatı” yapılıyor. Örnek mi? “Eğer insanlar parklara, meydanlara dökülmüşse mevsim ne olursa olsun aylardan bahar demektir” ya da “Adalet yoksa anarşi vardır, sevmek bir eylemdir”.
Son olarak bir afişte, Rönesans döneminin ünlü hümanisti, “Deliliğe Övgü”nün yazarı Erasmus’un “Ömrünüzde yaptığınız güzel ve hoş ne var ise bunu deliliğe borçlusunuz” sözünü görüyoruz. Burada deli olan kimse yok, ama delice bir yürek var diyerek Gezi Parkı’ndan çıkıyoruz.
8 Haziran 2013