nedene dayanamayan
çocukluğunu arıyorum
bitmeyen bir
miladı yer altı kanıyla yazanların
tırnaklarının
altında
öldürdükleri
bebeklerinin naylon saçlarına takıldım
takıldım
rüzgar gülü
yağmur
bulutlarıyla dans etti uzunca bir süre
uzun bir zaman
doğuya dönmedi
güneşin kara lekeleri
nerede kaldı çelik
çomak
nerede kaldı
mankala
dokuztaş
yoksa sen oyunun
düzenbazı mıydın
gözlerinde leş
kargalarını mı sakladın
topu yakalarken
ebeye çelme takan mıydın
nerede senin
haylaz çocukluğun
siyah altın
kasesinden içtin mi
sen bahş edilmiş
miydin dünyaya
bir kabus gibi...
sen hangi çocuktun
hiç ebe olmayan..
biliyor musun
sen
bir daha
çocuk
olmayacaksın... hiç çocuk olmadın ki
parmaklarım
geronimonun çocuk saçlarına takıldı....
kırmızı tüy halen
tren istasyonun altında menekşegözle oynuyor...
nerede siyah derin
cennetin
kevserinden mi içtin
ölüleri beyninin
neresine gömeceksin
çocukluğun seni
saklayamaz
örtemezsin
ağartılmış derini toprakla
atacak seni
rahminden
belki benim
avuçlarıma düşeceksin
rahmet kesilecek
yunamayacak kuru
ırmaklar
güneş kurutmayacak
seni
akbabalarınla
birleşecek bedenin
çocukluğuna asla
sığınamayacak gözlerin..............
saab