Gırtlağımıza dayadılar
kör bıçakları
ya susar
sızarsın
meyhane duvarı dibinde
ya da
atar damarını indirir
akıtırız kanını
dereler gibi
dayadılar
açlık kulvarını
ayaklarımızın dibine
ya koşarsınız
omuz baş
üstüne
marş marş
postal
postal
ordulaşırsınız dediler
kepçesiz
çatalsız
dal taşal
ya da
kaldırdığınız kazanın kütüğü olursunuz
evrensel yangın yerinde
hoşafın yağını kestiler
çarığın uçkurunu biçtiler
ulusun kanını içtiler
açlık çukurları açıldı
boğaz köprüsüne
öğretmediler
tuzu kurular
açıkınca ne yapılırı
sadakayı resmettiler
cami kapılarına muhafız diktiler
kepçelediler
haramı
helal olsun dediler!
milyonla el ayak
yürüyüş koluna eklendi
ilk mermi atışı
ilk korku sidiği
ilk onurlu duruştu
emeğin
soyguna son deyişi
ilk gece gibi
sıcaktı
sevgilinin dudağı
sevdayla sınanmış
al aldı yanaklarındaki benler
gerisi gelir dedi
demirci Kawanın torunları
bu örs
bu çekiçe dayanmaz erir...
bu zulüm
bu ecelsiz ölüm
bu yaşamağa değer güzelleme
türküleşir
sağır kulakları delerde geçer
yeterki sen
nefesiyle oynama
dilli düdüğün
bir beste de benden kat
peşrevi dökülür ardı sıra
budanan çiğerlerin
istenirse yeniden yaratırız
küllenmişliklerimizle
küllenmişlik
küllenmesin
artık
yeter
dedi kanguru faresi
aldı eline
didgeridoo’yu
ve
üfledi
Volkan Kemal
Bu öyküsel düttürü, hak ve emek mücadelesine soyunan, susturulmuş baldırı çıplaklara adaklanmıştır. Öykümüzde onların yeri baş göz üstüne
GÖRSELLER: Kathe Kollwitz