Göğü kucaklayıp
getirdim sana
kokla
açılırsın
solmuşsun
benzin sararmış
yorgun bir işçinin
yüzüne benziyor yüzün
öyle bükük bakma
bana
çam kolonyası
getirdim sana
kentli dağlıların
haklı sevdasını
bolu ormanlarından
çarpan bir koku
sanki köroğlunun
ter kokusu
aman kokusu,
billah kokusu
canlarım, canım
benim
üzme kendini bu
kadar
sana umudu öğretemeyenlerin suçu mu var
bak yeryüzü ne
kadar geniş
ne kadar dar
Dur
akıtma gönlüm
yaşını
gözünden öpecek
bir yer bırak
oy bana en yakın
bana en uzak
sevgili yar
hasretine vur beni
Giyecek çamaşır
getirdim sana
adettir diye
değil, sevdim diyedir
bağışla, eski
biraz
bedenim uygundur
diye bedenine
elimle yıkadım,
ütüledim
elma ağacında
kuruttum
Günler sarmal bir
yay gibi
bunu unutma
bahar annemizin
yemenisindeki solgun çiçektir
bunu unutma
seni ben her
yerinden öperim
beni unutma
Kadere inansaydım
sana inanırdım
düşürmem sigaramın
ucundaki külü ben
öyle kırık bakma
bana
caddeler nasıl da
genişliyor
sana bunu söyleyecektim
bileyli bir makas
vardı yanımda
sana bunu söyleyecektim
hadi kes büyüyen
tırnaklarındaki kiri
sana bunu........
oyyy nasıl
söyleyebilirim
deliren sevdamızın
kısrak huyunu
Elimi tut
tuttururlar, o
kadarına izin verirler
kahreden bir
ayrılığın çılgınlığı değil bu
bir isyanın
kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız
sen içerde
ben dışarda.....
oyyy mahpusluk
mahpusluk......
Arkadaş Z. Özger