Ne şiirleşmeye benziyor
yanık yarasıyla uykusuz geçen gecenin sabahı
tuz bastığım sağrımdan gün doğmuyor
ne de açlığıma çare oluyor
yumruk mezesi
ne ölümsüzlük korkusu öldürür beni
ne ölüme sevdalanmam yaşatır
ne de ayrılık sancısı dindirir acımı
salınır giderim saklambaç oynarcasına
izinsiz geldiğim bu dünyadan
kaçağa çıkar adım
kaçırmışlığıma sığınırım
sığırtmaç kuşu misali
yuvamı ararım
çölleşse de
ufkumdaki vahanın silik çizgileri
çerçöpleşse de
çürümüşlüşüme
sığınırım
dönüşmüşlüğüme gülerim
toprağın karnında
gebeleşirim
böcekleşerek
çoğalırım
çoğul
oğul
balı
yaşadığım günü
yaşayamadığıma eklememin alemi yok
nede yaşayacağımı düşlemenin yeri değil
ağıt yakmanın alevi sönmüş
yılgın bulutlar geçiyor çölleşmiş yüreğimden
bir damla gözyaşına muhtaç dudağım
susmaya adamış rengini
ebemkuşağına sarılmış
sarmalanmış yıldız tozları
umurunda değil
kaosun
kahrolmak
kapısı vurulmayan hanlara kapatmışım beklentilerimi
kazık yıldızına dönüşen gözlerimi
pusuya yatırmışım
pusulasız
pulsuz
zarf gibi
bekleyeni olmayan
bezirgan bahçesinin leylakları solmuş
vazolanmış laleler
zambaklar yıkmış yüzünü
karanfiller kurumuş
yazılmamış satırlar arasına
saklamış başlarını gelincikler
narlar dökmüş dişlerini
incirler yitirmiş balını
dudaklar kaçırmış aklını
dellenmiş gözlerdeki renk cümbüşü
karalar bağlamış
zeytin göz
bükülmüş içe dudaklar
hıçkırık kalmış kimsesiz
sokaklar top oynamamş
cinler çıkmış şişeden
şişhaneye dönüşmüş
salhane
sırıtmış kelleler vitrinleşmiş
mülkiyeliler yürümüş cadde bostana
koltuklara sığmamış başlar
bambaşkaymış
meydanlar
kavgayla cilalanınca
atmışsekizinde bir delikanlı
avucunda taşla
gençleşmiş
bir sıçrayışta
sırça sarayları
yer ile yeksan eylemiş...
derler
Geçmişine sövülecek gidişi belli olmayanların
bir daha öylesine gür filizlenmeyecek asma yaprağı
öylesine göbeğine inmeyecek davulun topuzu
böylesine bükülmeyecek bileği
susturulmamışlar geçince
acemaşiran
hicazkar
hüseyni selalar inmeyecek bir öğle vakti
minberler naftalin kokacak
defin tamamlanmayacak
nasıl bilirdiniz
tahtı revandaki sundurması yıkık
zatı muhteremi
nasıl..!?
ne türküye benziyor
sessizliğin kulesinden kovulmuş rüzgarın tınısı
tohumlar şaşkın saçılmış
asi nehrinin yatağı boş
döl tutmuyor oğul vermiyor
Lilith kaçtı kaçalı
dönenceler fır dönüyor
burçları yıkılmış kalelerde hayaleti dolaşıyor
cehennemden kovulanların
inlere terkedilmiş derisi cüzzamlıların
iniltileri duyulmuyor
açlıktan ölenlerin
kemik dokuları kurumuş
kaskatı
kadavra
kıbleye döndürülmüş yüzüne yapışmış
son damlası gözünün
ne sevgi kalmış körleşmemiş
ne de sevilen dara çekilmemiş
ne onur kalmış satın alınmadık
ne güven kalmış madik atılmadık
güveler yemiş bitirmiş atlas bayrakları
oraklar körelmiş
çekiçler sapsız
yaralar şapsız
kurtlanmış
kurtlar saldırmış
ceylanlar
öksüz kalmış
ağıtlar sinmiş apış arasına merhametin
söz tükenmiş
öz sulanmış
öyküler yanmış
mısralar taşlaşmış
mezarlara mani olmuş
şekerlere sarılıp
satılmış dize dize
dizüstü çökmüş
yüzüstü kapaklamış
hiçbirşeye benzememiş
ayrı durmalar
yaya kalmalar
vurgun yemeler
dile düşmeler
yari seçmeler
yardan düşmeler
bestelenmeler
destelenmeler
destanlaşmalar
ya destur deyyup
serden geçmeler
serserileşmeler
sere serpe !
Volkan Kemal
Yarımlıklardan